23 Ağustos 2023 Çarşamba

Dizi Yorumu: King The Land


Merhabalar herkese! Keyifler nasıl, umarım herkes iyi ve sağlıklıdır. Bugün buraya geldim çünkü Junho ve Yoona'nın hit dizisi King The Land hakkında konuşacaklarımız var!

King The Land aslında biraz da hayranların kazıya kazıya aldıkları bir dizi oldu. 2021 yılının Aralık ayında, MBC Gayo Daejejeon'da Junho ve Yoona'nın "Senorita" cover'ı yapmasıyla başladı her şey. Camilo Cabello'nun hit şarkısını söylemediler tabi, sadece dans ettiler ama oradaki kimyaları yetti millete. Bu ikili bir dizi çeksin diye isyan etti tabi herkes, King The Land o coşkunun bir yansıması. Ben performansı görmedim, bilmiyorum diyenler için buraya bırakalım hemen.
 
İkilinin kimyası o kadar iyi, o kadar uyumlular ki dizi hala yayınlanırken bir de sevgili dedikodusu çıktı haklarında. Tarafların ışık hızıyla yalanlaması ilişkinin doğru olma ihtimalini bir hayli düşürse de Allah'tan ümit kesilmez ahahahah 

Dizi hakkında şöyle spoilersız, genel bir yorum yapmam gerekirse Business Proposal, Why Secretary Kim tarzı dizileri severek izlediyseniz, bunu da seversiniz. O dizileri sevmeyip, ikinci bölümden kapattıysanız muhtemelen bunu da sevmezsiniz. Ama havalar sıcak, insan bazen beynini hiç kullanmadan saracak şeyler izlemek istiyor ya, King The Land iyi bir seçim olabilir. Bence bir-iki bölümünü izleyip bir şans verebilir herkes. Dizi güzel, eğlenceli ama söylemek gerekiyor ki, diziyi konusu değil, mevzubahis "Senorita" performansıyla aralarındaki uyumu arşa çıkaran Junho ve Yoona ikilisi taşıdı. Hatta daha çok Junho'nun mimikleri ahahaha Çünkü senaryo klasik. Kötülemek için söylemiyorum, sadece... Klasik yani.

King The Land
Yönetmen: Im Hyun Wook
Senarist: Choi Rom
Yayıncı: JTBC
Bölüm Sayısı: 16 Bölüm
Yayın Tarihleri: 17 Haziran-6 Ağustos 2023

İki yıllık bir üniversiteden mezun olan Cheon Sarang (Im Yoona) annesiyle anılarının bulunduğu ve onun için değerli olan King Hotel'in stajyer mülakatlarına girer. Çok ümidi olmasa da mülakattaki hal ve tavırlarıyla oradakileri etkiler ve bir aylık bir stajyer olarak işe alınır. Bir aylık olarak girse de azimle çalışması ve her zaman işini iyi yapması önce spor salonundan lobiye alınarak kadrolu çalışan olmasını, daha sonra ise iki sene üst üste "En İyi Yetenek" seçilmesini sağlar. İşinde bu kadar iyi olması, King Grup başkanının işe "Baş Müdür" olarak başlayan oğlu Gu Won (Lee Junho)'un üstlendiği etkinliklerde onunla beraber çalışmasını gerektirmeye başlar. İkisi beraber çalıştıkça birbirlerine karşı geliştirdikleri olumsuz ön yargılar kırılmaya başlar.

-attention. spoiler zone.-

Gu Won (Lee Junho)

Junho benim için Just Between Lovers'ın Gang Doo'su olarak kalacak her zaman ya. Bakınca bile hala diziden sahneler geliyor aklıma. Junho, idol oyuncu imajını aşan üç beş idolden biri benim için. Siwan gibi, Kyungsoo gibi, yolun başında olsa da çok yükseleceğini bir bakışta anlayabileceğimiz Rowoon gibi.
Gu Won, kdrama starter pack olan bir erkek. Klasik, zengindir ama hayatta bir amacı yoktur, anneden gelen bir travması vardır -bu hiç sekmez-, hiç kimseden hoşlanmaz, kabadır, kibirlidir vs vs. Bu liste böyle uzar gider. Bir de bunlar, aşık olduktan sonra çok "Oha" hareketler yaparlar. Helikopterle Sarang'ı kurtarmak dahildi evet, siz sormadan ben söyleyeyim.
Gu Won, King Grup'un küçük oğlu. Şirret bir ablası var ama ablasıyla anneleri ayrı, Gu Won babasının ikinci eşinden olan oğlu. Annesi daha bu küçücükken ortadan kayboluyor. Gu Won yurt dışında yaşıyor, şirkete geliyor, ama sonrasında tekrar İngiltere'ye gidip eğitimine devam ediyor. Ta ki yıllardır aradığı annesinden bir ipucu bulana kadar. O zaman tekrar Kore'ye dönüyor ve şirkette "Baş müdür" olarak işe başlıyor.
Şirkette gözü yok, doğru düzgün hiçbir şeyde gözü yok, saf! Ekarte et ablanı al her şeyi işte. Buna vermişler otelin VVVVIP konuklarının ağırlandığı King The Land'i, oynuyor kendi kendine. En sonunda şükür biraz akıllandı da aldı oteli.
Efenim bu yüreğinden yaralı oğlumuz, Sarang'la hoş olmayan biçimde yanlış anlamalar silsilesiyle karşılaşıyor ve enemies to lovers, aşık oluyorlar ama ne sevmek. Gerçek bir Sarang enayisi oluyor. 
Şirketi bir organizasyondan ziyade, içinde insanların olduğu canlı bir oluşum olarak görme fikri iyiydi. Biz çalışanlarımıza ne kadar iyi imkanlar sunarsak, onlar da bize en iyi şekilde hizmet eder diyordu ve bu gerçekten çok doğru bir mantık. Bir insan çalışma şartlarının insanca olmadığı bir yerde elinden gelenin en iyisini yapmak istese bile buna ne kadar devam edebilir ki? Bu yönden takdir ettim, bu çocuk King Otel'i klas yapar. En son zincir olacaklardı zaten, olur yani.
İyi bir oğlumuzdu, Sarang'ın kısmetiymiş. O güzel takımların içine giydiği o renkli gömlekleri bir yerlerde yakmasını önererek yazıma devam ediyorum.

Cheon Sarang (Im Yoona)

Şimdi yalan söyleyemeyeceğim, Yoona benim çok ölüp bittiğim birisi değil. Bence idol makyajıyla daha iyi görünüyor, aktris makyajıyla çok sıradan geliyor yüzü, yıllardır Korelilerin Yoona'da gördüğünü ben de görmeye çalıştım ama yok yani göremedim. Yine de onu Love Rain'de de izlemiş birisi olarak, oyunculuğunun üstüne koyduğunu ve izlemenin keyifli olduğunu düşünüyorum. Ses tonu çok güzel ve bence ses tonu da oyuncuların izlenilebilirliğini büyük ölçüde etkileyen bir etmen. Sonuç olarak aktris Yoona'nın büyük bir fanı olmasam da, ortalama üstü bir oyuncu olduğunu kabul ediyorum.
Ama maalesef Cheon Sarang da starter pack olmaktan kaçamayan bir karakter. Kalender ve çalışkan orta halli kız takımının bir üyesi olan Sarang, King Otel'e geçici olarak stajyer olarak girse de tabi ki sıkı çalışmasıyla (bu da hiç sekmez) önce kalıcı eleman olarak lobiye, oradan da iki sene "En İyi Yetenek" olarak seçilmesinin de referansıyla VVIP katı King The Land'e geçiyor.
Sarang hakkında çok farklı olarak söyleyeceğim pek bir şey yok. Azimli, çalışkan ve parlak bir karakter. Arkadaşlarına karşı nazik, birlikte çalıştığı insanlara da öyle. Yine de ben bazen fazla nazikliğin kendini ezdirmekle karıştırıldığını düşünüyorum. Hakkını aramazsan üstüne basarlar. Herkes güler yüzden anlamaz. O yüzden sana her koşulda laf sokan insana gülümsemezsin. Sarang'ın en sevmediğim yönü buydu benim açıkçası. Müşteriyi hariç tutuyorum, çünkü genelde otel yönetimi de bunu bekler. Otelde müşteri ne kadar kaba olursa olsun senin sakin kalman istenir. Ama o lobideki Mi So muydu adı, her neyse, o kadın benim sinirimi bozdu durduk yere. Ama Sarang'ın hakkını teslim edeceğim bir iki yer var. Bunlardan birincisi gerçekten çok olgun bir karakter olarak yazılması. Hiçbir zaman kendi kafasında kurup, konuşmaktan ya da yüzleşmekten kaçarak Gu Won'a tavır yapmadı. her zaman iletişimde kalarak çözdü, eğer bir sorun varsa. Bu bizim kdrama başrollerinde çok görmediğimiz özelliklerdendir. Genelde anlamadan dinlemeden, burunlarının dikine gider, olayı uzatıır da uzatırlar.
İkinci olarak da gerçekten pratik zekalıydı. Gu Won'la beraber çalışan otobüsüne atladıklarında ya da Ji Hoo'nun odaya dalıp ikisini gördüğünde olayı hemen harika biçimde toplaması hepimizden artı puan aldı. Yürü be Sarang!

Oh Pyeong Hwa (Go Won Hee)

2012'den beri Asiana Airlines'ın modeli olduğu için midir bilmem, Go Won Hee son iki dizisinde de hostesti. Bundan önce Love To Hate You'da da hostesti. Go Won Hee benim dizilerde izlemeyi çok sevdiğim bir yüz, enerjisi çok yüksek.
Oh Pyeong Hwa, Sarang'ın hem yakın arkadaşı, hem ev arkadaşı. Yalnızca kdramalarda yaşayabilecekleri bir evde oturuyorlar. Yani Seul'de kiraların durumunu bilmesek inanıcaz he, bunlar da. Neyse efendim. Bu kız da King Grup'a ait, King Air'da hosteslik yapıyor. Bunun bütün yaşıtları torpili bulmuş, kabin amiri olmuş. Bu yavrum kalmış. Sebebi de -spoi bakın, yaramazlar- eski sevgilisinin bu kıza şaka olsun diye evlilik formu doldurtup sonra bu formu kaydettirmesi. Ama maalesef ne hikmetse evlilik kaydını tek kişinin beyanıyla yapan memur, bu kız ağlaya ağlaya gelip evlilik kaydını iptal ettirmek isteyince tek kişi olduğu için kabul etmiyor. Yani evlilik kaydını iptal ettiremediği için boşanmak zorunda kalıyor ve resmi olarak boşanmış bir kadın olduğu için kabin amiri olması çok zor. Ay yani, dandik bir havayolu şirketinin de kaprisine bak, kadınların önünü tıkayabilmek için kasmış da kasmışlar.
O yüzden bu kız yaşıtları hatta ondan sonra gelenler bile kabin amiri olurken düz hostes olarak oradan oraya uçup duruyor, zavallım. Ay ama bu üçlünün Gu Won'la beraber saunada ürün satmak için girdikleri haller neydi ya ahahahaha Muhteşem bir ekipti.
Sonuç olarak Pyeong Hwa benim en sevdiğim karakterlerden birisi oldu. Kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyebilecek kadar kalender ve cesur olması bence takdire şayandı. Durumu zordu ama hiç sızlanmıyordu boş yere. Kendim en küçük zorlukta bile dünyam yıkılmış gibi davranıp veryansın ettiğim için böyle insanlara çok özeniyorum ahahahah

Kang Da Eul (Kim Ga Eun)

Daha önce Because This Is My First Life'ın Yang Horang'ı olarak izlediğim Kim Ga Eun, benim ilk görüşte sevdiğim oyunculardan. Çok cıvıl cıvıl, inanılmaz mood maker, oyunculuğu da epey iyi.
Kang Da Eul, diğer ikilinin arkadaşı, hatta bir evi ve çocuğu yokmuşçasına onlarla yaşıyordu baya baya ahahaahaha Haklı da bir yandan. O kocaya ve aileye tahammül etmek çok zor. O zargana kocasını boşamasını çok istedim ama olmadı maalesef. Sen çok iyisin Da Eul'ım ama kocan da adam çıkmadı...
Da Eul'da King Grup'a ait King Dağıtım'da çalışıyor. Bir mağazaları var ama anladığım kadarıyla duty free benzeri bir şey mi, tam da çözemedim. Ama en çok ürün satan mağaza oluyordu her seferinde. Çok da profesyonel bir kadın valla iş yerinde, çalışanları falan tatlı sert çok güzel idare ediyordu. Sevdiğim bir karakter oldu. Sonlarda kocasını da çok güzel cezalandırdı ahshahaha

No Sang Shik (An Se Ha)

Dizinin gerçek kahramanı, adam gibi adamı, çilekeşi ve gülen yüzü. No Sang Shik tesadüf eseri Gu Won'la tanışan ve sonra bu tanışıklıkları arkadaşlığa ve sekreterliğe evrilen bir karakterimiz. Gu Won'a sürekli taktik verip bir an önce harekete geçmesi için tembihliyor. Bu olmasa Gu Won'un işi zordu yani. Dizi boyunca en çok güldüğüm karakter de bu adam oldu. Mimiklerini, herkesle hemen samimi oluvermesini, Gu Won'u kızdırıp en sonunda kendini yastıkla kovalatmasını ve hazırcevaplığını izlemeye bayıldım. Gu Won'un şeytan ablası Gu Hwa Ran'a asla pabuç bırakmadığı için de ayrıca alnından öpüyorum, gerçek kahramanlar pelerin takmaz No Sang Shik, bunu sakın unutma.

Lee Ro Woon (Kim Jae Won)

Bebek suratlı, dizinin balı Ro Woon. Ya sen nasıl bir çocuksun? King Air'in parlak çocuğu Ro Woon, Pyeong Hwa'mıza çok yanık. Bir gözü bir kulağı sürekli üstünde. Birisi kıza bir şey yapsa kabus gibi çökecek üstüne, hazırda bekliyor. Pyeong Hwa da bu bebişe çok umut vermemeye çalışıyor. Gönlü olmadığından da değil de, başımda çok dert var bir de aşk meşk boş işler diye düşünüyor kendince. Ro Woon açık sözlü ve atik bir çocuk. Pyeong Hwa ona sorunca, açık açık hoşlandığını söylüyor. Bununla ilgili bir aksiyon beklemediğini ve tek taraflı olduğunu belirtiyor Pyeong Hwa'ya. Yani duygu benim duygum, karşılık vermeyeceksen de beni engelleme diyor. Genç yaşına rağmen çok cesur olduğu ve kararlılığı için kendisini tebrik ediyorum. Pyeong Hwa'yla olan ilişkisini izlemek çok keyifliydi. Daha fazla ekran süresi alabilselerdi daha bile iyi olurdu.

Genel Yorumum

Dizide Sevmediğim Noktalar
Yapıcı bir eleştiri olarak, dizinin karakter olarak çok eski klişeleri kullandığını söyleyebilirim. Zaten yukarıda da konuştuk ama, açalım biraz. Kendi adıma yazın böyle hafif romcomları izlemeyi seviyorum ama artık karakterler böyle yazılmıyor. Başroller paket olarak gelmiş resmen. Bir adet akademik hayatta çok iyi olmayan ama azmiyle hayatta kalan dürüst, iyi kalpli, "sunshine" kızımız; bir adet de yanına yaklaşılmayan, robot gibi yaşayan, çocukluktan getirdiği bir travması olan çok zengin ve yakışıklı şirket veliahtı bir oğlumuz var. Bu oğlan da hep ne hikmetse kızla beraber içindeki iyiliği keşfeder ve herkese iyi davranmaya başlar falan filan. Yani Gu Won'a benzer beş karakter say deseniz, anında sayar üstüne bir de on beş daha sayarım, sürüsüne bereket bunlar. Yani tamam hoşumuzagidiyor izlemek, ama eh be kardeşim, yeter. Derinlikli karakterler yazmak çok mu zor, bunlar klasik kdrama paketi zaten.

Senaryonun çok bir numarası yoktu şimdi bunu açıkça söyleyelim burada. Ama sorun çok klişe olması falan da değildi, hikaye bir ara hiçbir yere gitmedi. Annemle izlemeseydik belki bırakmış olabilirdim o ara dönemde. Dizide bir sürü şey oluyordu ama hiçbir şey de olmuyordu, hiçbir şey ne değişiyor ne gelişiyordu. Çok alakasız olaylar sakız gibi uzadı da uzadı. Mesela Won'un kim olduğu veya Won'la çıktıkları neden Sarang'ın arkadaşlarından devlet sırrı gibi saklandı? Hadi kimliğini saklasınlar, çünkü kim olduğunu öğrendiklerinde kızların girdikleri halleri gördük, hak verdim. Ama ilişkiyi niye saklıyorsunuz manyaklar, Tayland tatili zehir oluyordu size neredeyse. Bu tür olaylar beni koparıyor nedense, bilmiyorum, böyle döngüleri çok izledik diye herhalde.

Gu Won'un o sinsi yılan ablasına habire "Benden korkma.", "biz aileyiz.", "Senden bir şey almaya çalışmıyorum." falan demesi bana minimal bir sinir krizi geçirtti. Yav sen deli misin, al ne var ne yoksa, senin de hakkın onlar. Bir ara şirketle ilgili o kadar HİÇBİR ŞEY yapmıyordu ki, Sarang daha hızlı yükseliyordu bundan, valla kariyer basamaklarını takır tukur çıkıyordu kız. Bir ara dede bütün her şeyi Sarang'a bırakcak, ablasıyla ikisi de mall gibi kalacak sandım -ki çok eğlenirdim-. King Grup'un en önemli etkinliği olan 100. Yıl etkinliğini vermişler buna, Tayland'a gidiyo paşamdaki rahatlığa bak! O kadar hazırlık ne ara yapıldı inanın hiç bilmiyorum. Öyle yani, kimse o ablanın saçını başını yolmadan dizi bitti, o yüzden biraz üzgünüm.
Ya ayrıca, o ablanın aptal düşmanlığı kimeydi? Bu çocuk senin ananı mı öldürdü, babanı kör kuyularda mı bıraktı bu nefret bu kin ne? Neymiş çok mutlularmış, annesi babası Won çok eğleniyorlarmış. Sen de aralarına katıldın da, Won'un annesi kışt mı dedi kıskanç nankör? Bir de hiçbir şey olmamış gibi son bölümde düğüne geldi, yüzsüz. Ne yani, iyi mi oldu bu kadın şimdi, biz de yedik. Ben bu Won'un ablasına çok kinliyim valla, iki bölümde unutamadım kimse kusura bakmasın. Çocuk biz aileyiz dedikçe, sen kimsin falan diyordu.


Dizide Sevdiğim Noktalar
Şimdi Sarang çok klişe yazılmış bir karakter olabilir ama çok zeki olduğunu kabul etmemiz gerekir, yukarı da söyledim. Aynı zamanda diziyi saçma sapan yanlış anlamalar, kısır krizler, sonsuz tripler ve iletişimsizliklerle boğmamışlar. Bu açıdan oldukça temiz bir iş olmuş. Sarang dediğim gibi çok olgun bir karakter. En ufak krizde partnerini suçlayıp kaçan bir karakter değil, bunun yerine krizleri ilişkide olduğu insana güvenerek aşmaya çalışıyor ve böyle bir karakteri izlemek çok keyifliydi. Gu Won desen zaten tescilli Sarang enayisi ahahahsha. Sarang ilişki yaşadığı insanın kim olduğunun farkında ama aralarında bir uçurum olduğunu düşünmüyor. Eşit olduklarını düşünüyor ve bu ilişkinin yürüyebileceğine inanıyor. Bence bu da takdire şayandı. Ayrı dünyaların insanıyız kafasına girseydi kaç ayrılık izlerdik kim bilir. Gu Won da da zaten bir zenginim kasıntılığı yok, adam rahat. Ablası gelip elinden oteli alsa, çıkarken kapıyı kapat da Sarang üşümesin der. Enayi çünkü, biliyorum.

Karakterlerin ve konunun çok klişe olduğunu söylemekle birlikte dizi bana çok nostaljik hissettirdi. Eski kdramaların tadını verdi bazı noktalarda. Kdramaların olmazsa olmazı olan bin yıl çalışsak da kirasını veremeyeceğimiz o karakteristik ev, kızların birlikte yaşaması ve arkadaşlıkları, aynı eski kdramalardaki gibi envai çeşit yemek yemeleri ya da gece atıştırmaları, hayatı romantize eden ve işini gerçekten seven bir başrol falan bunlar genelde yeni kdramalarda çok vurgu yapılmayan noktalar. Ama en çok kızların arkadaşlıklarına bittim. Her olayı coşkuyla kutlamaları, beraber saunaya gitmeleri, gece kulüplerinde takılıp eğer gidemezlerse ortamı eve getirmeleri falan çok güldürdü beni. Tatlılardı yani.



Benim kafayı toplayacak ortamlar.
Yan karakterleri ve onların hayatlarını da sevdim. Pyeong Hwa ve bebiş Ro Woon dizide ana karakterle başa baş heyecanlandığım bir hikayeye sahipti. Pyeong Hwa'nın hikayesi de iyi kurgulanmıştı. Da Eul'a da zargana kocasına yaptıklarından dolayı tebriklerimi iletmekten başka bir şey diyemesem de en azından adamın ailesinin en sonunda gelinlerinin kıymetini anlamalarına sevindim. O adamı başka kim çekerdi zaten?

Kavga gürültü patırtı olmadan misss gibi romantik sahneler izledik. Won'un Sarang'a yemek yaptığı sahne ve sonra o ikonik yangın alarmlarının çalıştığı sahne, evde beraber yemek yaptıkları sahne, Tayland'daki gezilerinin tüm anları, orada burada ufak tefek flörtleşmeleri (mesela otobüs durağındaki sahne), Sarang'ın açtığı otele sürekli evinin yan odası gibi gelip giden Won'un her işe koşması falan böyle izlerken tebessüm yaratan sahnelerdendi bence.


OST listesi güzeldi ama bence hit olabilecek bir parça yoktu. Belki biraz Dive. Çok biraz o da.
Gaho-Yellow Light
Lim Kim-Confess To You
Jung Seung Hwan-I Will Reach You
Kim Woo Jin-Dive
Punch-Keep Me Busy
Hynn-You Are My
Jeong Sewoon-Fall in Love
MINSEO-Is It Love
KyoungSeo-Everyday With You

Sonuç olarak King The Land bir romantik komediden beklenen her şeyi -bolca romantik sahneler, eğlenceli arkadaş grubu, ütopik derecede yakışıklı, zengin ve düşünceli baş karakter vb.- verebilecek bir drama. Hayatın anlamını romantik komedilerde aramanın alemi yok. İzleyelim, hoşça vakit geçirelim ve ekranı kapatırken yüzümüzde tatlış bir tebessüm kalsın diye yapılan yapımlar bunlar, kasmaya gerek yok. Bu feel-good dizisi olarak size tavsiyem olsun o zaman, yalnız bir diğer tavsiyem, Gu Won gibi erkeklerin varlığına inanmayalım kızlar. Üzülüyoruz sonra!
İzleyecek herkese, iyi seyirler.







Sincabımın güzelliğine bakar mısınız bir kere...











Şeker komasına girdim.



Şapşal yaa ahashahhsha











"Bir restoran ne kadar ünlü olursa olsun hoşuna gitmediyse bir anlamı yoktur. Otel kimin umurunda? Dünyaya bir kez geliyoruz. Gerçekten yapmak istediğin şeyi yapmalısın. Diğer insanları umursama ve tereddüt etme. İstediğin her şeyi yap. Doğru yol bu değilse başka yoldan gidebilirsin. Uçurumdan düşersen tekrar tırmanabilirsin. Tamam mı?"

4 yorum:

  1. Ben bu diziyi bitiremedim Pırıltı. Olmadı yapamadım. Çok güzel başladı ama devam edemedi. Sırtıma bir yük oldu yarım kalan dizilerin yanına. Bitireceğimi de sanmıyorum açıkçası. Devam etsem bile kızın arkadaşlarının hikayesi için devam ederdim. Bir yerden sonra kızın babası istemez, ablası şantajla işten attırır falan. Çekemedim nedense. 8 bölümde bıraktım. Aşık oldular mı tamam geç diyesim geldi.
    Klişe severim ama sinirim bozulacakmış gibi hissettim. Oğlum Gu Won salağı o kadar yüksek lisanslar yapmışsın falan filan ne mal gibi duruyorsun dedim içimden şirkette. BİR İŞE YARA. Zaten anne muhabbetide girdi araya dedim bu salak annesini de hemen affedecek(anne ne yapmış olursa olsun kore dizilerinin bu hemen affetme olayını asla kabullenmiyoruz). Öyle işte olmadı. Ama bu adamın rain or shine dizisi gerçekten çok iyiydi ağlamaktan helak olmuştuk. Ordaki başrol kızı sevemesemde.
    Ben şu anda Not Others dizisini bitirdim izlediğim güncel dizilerden biriydi. Tavsiye ederim. Zaten Choi Soo-Young'un izlediğim dizilerinden hep memnun kalmışımdır. Feminist ruhuma işledi dizi mutlaka izlemelisin bence sadece 12 bölüm zaten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu senenin çok konuşulan ve çok izlenen işlerinden olmasına rağmen ben de çok çok iyi bir dizi olduğunu söyleyemem. Dediğim gibi bir yerde halat koptu ve ondan sonrasını zor toparladılar. Dişini sıkıp son iki bölüme gelebilirsen ne alai ondan sonrası yine iyi ama aralarda bir yerlerde aşırı düştü temposu.
      Çok sinir olacağın olaylar yoktu da işte dediğin gibi Gu Won'un hırs yoksunu tavırları, ablanın mantıksız nefreti falan sinir bozuyordu biraz. Anne olayı çok sinirimi bozmadı, kadın biraz mecbur kalmış. Ama Shooting Stars'ta bu olaya aşırı ayar olmuştum bak ahahshaha Yani pek bir şey beklemeden izlenirse fena değil, ama çok izledik böyle işler, ben de eskisi kadar hypelanamıyorum sanırım.
      Not aldım, ona da bakacağım. Soo Young'un dizi seçimleri iyi oluyor genelde.

      Sil