9 Haziran 2020 Salı

Dizi Yorumu: Crash Landing On You


Bugün sizinle 2019-2020 sezonunun en çok konuşulan dizilerinden biri olan Crash Landing On You hakkındaki izlenimlerimi paylaşacağım. Öyle ya, en çok izlenen 2. final bölümüne sahip olan Crash Landing On You bu sezonun en ünlü dizisiydi, peki neden?

Dizinin ilk bölümünden itibaren hakkında yazılıp çizilmeye başlandı. En başta kimsenin bırak bir aşk hikayesi yazmayı, değinmekten bile kaçındığı Kuzey-Güney ilişkisini merkeze alması, sonlara doğru da Hyun Bin ve Son Ye Jin arasında gerçekten bir şeyler olup olmaması sorularıyla son bölüme kadar hep gündemde kaldı. Bu kadar hakkında yazılıp çizildiği için maalesef sonu hakkında kapı gibi spoiler almış bulundum, sağlık olsun. 

Dizinin konu aldığı Kuzey-Güney ilişkisi sebebiyle gerçekten dramatik şeyler yaşanacağını tahmin edip, izlemek için doğru zamanı bekledim. Geçen hafta annemle başladık izlemeye ve geçmişler olsun, müptelası olduk. En sevdiğim dizi oldu şu 16 bölümüyle. Muhteşemdi. Olay örgüsü, karakterler, oyunculuklar, çekimler, mekanlar... Her şey harikaydı.

Bir kere izlediğiniz tüm dizi çiftlerini unutun, Hyun Bin ve Son Ye Jin'in kimyası cidden başka bir seviye, aralarında bir şey var mı gerçekten bilmesem de, Allahım gerçekten olabilir mi böyle bi şey, lütfen olsun da modunda gezdim tüm dizi boyunca. İkisi de yılların oyuncusu, nasıl da yakışmışlar bu rollere.

Dizi 14 Aralık 2019'da yayın hayatına başlayıp, 16 Şubat 2020'de final yaptı. 16 bölüm olarak planlanan bir TvN dizisiydi. Bölümler ortalama 1,5 saat civarındaydı ki bunun çok faydasını gördük. Tüm olaylar sindire sindire işlendi. Yüksek prodüksiyonlu bir diziydi. Dizinin çekimleri Güney Kore'nin yanında İsviçre'de ve Moğolistan'da yapılmış. İsviçre bölümleri tam bir göz ziyafetiyken, Moğolistan'da geçen Kuzey bölümleri çok güzeldi. Ri Jeong Hyeok'un yaşadığı köy çok şirindi. 

Dizinin konusu hakkında konuşmamız gerekirse Seri's Choice isminde büyük bir kozmetik ve moda şirketinin başkanı ve bir holding'in küçük varisi olan Yoon Se Ri, şirketinin yeni çıkardığı ekstrem spor kıyafetlerini bizzat kendi denemek ister. Bunun için İsviçre'ye gittiğinde öğrendiği yamaç paraşütünde karar kılar. Hava açık ve bulutsuzdur. Ancak sınıra yakın bir yerde, beklenmeyen bir hortumun çıkmasıyla Güney ve Kuzey arasında bulunan silahsız bölgeye düşer. O sırada Ri Jeong Hyeok'un denetiminde olan silahsız bölgede bir ağaca takılı halde kalır. Ri Jeong Hyeok, Yoon Se Ri'yi orada bulduğunda ilk karşılaşmaları gerçekleşir.

Yok deve, demiş olabilirsiniz, ben dedim çünkü. Ama şöyle ufak bir araştırmayla böyle bir olayın gerçekten olduğunu duydum. Galiba yıllar önce bir vatandaş teknesiyle sınırı geçmiş yine böyle fırtınalı bir günde. Yani gerçek bir yanı var bu olayın, tarihte örnekleri görülmüş.

Karakterler hakkında konuştuktan sonra yine dizi hakkında konuşmaya dönebiliriz. 

-yazının sonraki kısmı eser miktarda spoiler içermektedir.- 

Ri Jeong Hyeok (Hyun Bin)
Hyun Bin'in oyunculuğunun artık tartışmaya kapalı olduğunu düşünsem de biraz daha övmek istiyorum kendisini. Öncelikle bu rolü kabul ettiği için kendisine çok teşekkür ediyorum. 16 bölüm boyunca önce askeri kıyafetler, sonra nefis uzun kaşe paltoları ve takımlarıyla bir göz ziyafeti yaşattı bize. Hele de ses tonu ve aksanı muhteşemdi. Bu kadar yakışıklı olması da hepimize ayıp oluyor ama ya. Bu ciddi, kibar rolü de çok yakıştırmış kendisine. Çok karizmatik olmuş, ayılıp bayıldık.

Ri Jeong Hyeok hep piyanist olmak istemiş ve bunun için İsviçre'de eğitim görmüş. Ancak asker olan abisinin şüpheli ölümünü araştırmak üzere asker olan Ri Jeong Hyeok, insanların ortaya çıkmasını istemediği mevzuları eşelediği için kimse tarafından çok sevilmiyor. Bir köyündeki asker eşleri kendisine hayran ahaha. Bir de dört kişilik dünyalar tatlısı birliği kendisine çok bağlı. Kendisi ilk bölümlerde o kadar fazla kamuflaj giydi ki, annem artık kendisinin kamuflajla uyuduğunu düşünüyordu ki bir bölümde gördük ki, kamuflajla uyuyor cidden ahahaha Ri Jeong Hyeok abisinin ölümünden sonra daha bir ciddileşmiş ve kendisini sadece bu mevzuya adamış. Ancak Se Ri gelince tüm dünyası değişiyor. Ri Jeong Hyeok'un tüm tepkileri çok şirindi. Hele Güney Kore'de bilgisayar oyunu oynadığında, Se Ri onu azarlarken çok komikti. Çok kibardı, centilmendi, ince ruhluydu. Kuzey'de Yoon Se Ri'ye aldığı tüm o kıyafetler, kozmetik ürünler neydi öyle? Çift yüzüğü aldı ya, ben orada düştüm. Se Ri'yi çok güzel sevdi, çok güzel korudu, her zaman yardımına yetişti. Onun fedakarlığı o kadar güzeldi ki. İkisinin kimyası o kadar iyiydi ki kalbimi erittiler. Domates fidesinin hikayesi de çok şirindi. Domatese güzel sözler söylemesi, onu koruması, oyunda ismini 'Domates Yetiştiricisi' yapması çok şirindi. Domates yetiştirmeye başlıyorum, kararım kesin.
Peki o zamanlanmış mesajları... Her şeyi düşünmüş adam, her şeyi. Bir yıl boyunca Se Ri yalnızlık hissetmesin diye her şeyi yapmış. Yok daha üstü.
Tüm sahnelerde duyguyu izleyiciye geçirdi. Resmen 16 bölüm bir fiil o güldü, ben güldüm, o ağladı ben ağladım. Çok başarılı ağlıyor bir de, mahvetti bizi cidden. "Gitmek istemiyorum. Burada seninle kalmak istiyorum.". Eğer Son Ye Jin'le aralarında bir şey yoksa da, bize oyunculuklarıyla o duyguyu öyle güzel geçirdiler ki. Belki son zamanlarda kavuşmayı en çok hak eden çiftti. Kim yaşar yahu böyle bir şeyi? Çok çekti bebeklerim.

Muhteşem çift yüzükleri.



Yoon Se Ri (Son Ye Jin)
Son Ye Jin... Bayılıyorum sana be kadın... Son Ye Jin dizi boyunca beni mahvetti. O oyunculuk, o ağlama sahneleri, o acı çekişin neydi, neydi? Ağlattı beni sürekli zırıl zırıl. Dizinin en güzel tarafı da tüm oyuncuların bu üst düzey oyunculuklarıydı. Son Ye Jin de çok güzel ağlayanlardan. Kendisini herkes Kdrama'ya Giriş 101 klasiklerinden olan Personal Taste'te izlemiştir. Kadın zamandan beri gittikçe daha güzelleşiyor, durduramıyoruz.
Yoon Se Ri de Güney Kore'de büyük bir markası olan bir kızımız. Aynı zamanda Queens Grup'un en küçük kızı ancak başka bir anneden olma. O yüzden diğer iki abisi kendisini saymamakla beraber zerre sevmiyorlar. Ancak babasının varisi olarak Se Ri'yi kabul edip şirketin başına geçmesini istemesiyle deliriyorlar tabi. Hele bahsetmek bile istemediğim sevimsiz bir ikinci abisi ve eşi var ki, dizi boyunca lanet Cho Cheol Gang mı yoksa abisi mi nefretime daha çok layık karar veremedim. Kız Kuzey'e gidince orada kalsın diye yapmadığı kalmadığı gibi, Güney'de de tekrar Kuzey'e geçsin diye uğraştı, valla hepsi sinir hastası etti beni toptan. Ama üvey annesiyle olan ilişkisi çok gerçekçiydi. Baştan araları limoniydi, yavaş yavaş toparlamaları daha mantıklıydı.
Yaptığı işin bir getirisi olarak, çok güzel giyiniyordu. Ne giyse bittim. O vatkalı elbiseleri, ceketleri, uzun paltoları. Ama en sevdiklerim Kuzey'de giydiği o basma etekleri, uzun hırkalarıydı :3
Yoon Se Ri benim son zamanlarda en sevdiğim kadın karakter olabilir. Gereksiz gurur toplarına girmedi, ne hissettiyse açık açık söyledi, çok sevdi, çok mantıklı ve sağduyuluydu. Yaşasın bencil olmayan karakterler! Gu Seung Jun'la evlenip ülkesine geçmeye çalıştığında bile planın asıl önemsediği noktası böyle yaparsa Ri Jeong Hyeok'un başına bir şey gelmeyecek oluşuydu. Çok çok şirin bir karakterdi. İlk bölümlerdeki halleri yok oldu, muhteşem bir şey geldi yerine resmen. Oyunculuğu da bu halleriyle birleşince süper bir şey oldu. Kuzey'deki halleri ne sevimliydi cidden.
Bu arada kendisinin Kuzey'deki tarzını (veda modeli saçı da dahil ahahah) daha çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Bence duru güzelliği daha ön plandaydı tüm o kıyafetlerle.



Seo Dan (Seo Ji Hye)
Seo Ji Hye'nin hayat verdiği Seo Dan'da Ri Jeong Hyeok'un uzatmalı nişanlısı. Arada aşk falan da yok, yani Ri Jeong Hyeok'ta yok. Bence Seo Dan açısından da durum aynıydı, o aşık olduğunu düşünüyordu. Aileler anlaşmış, böyle uygun görülmüş, durum bu. Kendisinin Se Ri'nin kim olduğunu ve nerede olduğunu Ri Jeong Hyeok'un babasına söylemek dışında çok bir icraati yoktu, o yüzden çok kötü olduğu söylenemez. Bir de üstüne üzüldük kıza, dünyada çekeceği çile varmış, yaşadıklarına bak. Uzatmalı nişanlını şaka gibi bir olayla Güney'den gelen bir kız alsın, sevdiğin çocuk da çok üzücü biçimde öldürülsün. Vallahi çok üzüldüm şu kıza.
Oyunculuk anlamında ilk bölümlerde çok bir şeyi yoktu. Sadece moda anlayışı yok mu yoksa çok üst düzey de ben mi anlamıyorum diye düşündüğüm bir stilde giyinip giyinip ifadesiz bir suratla, gururla yürüyordu. Sadece bu yani. Ama son iki bölümdeki acı çekişi beni öldürdü, hissettim resmen canının nasıl acıdığını. Gu Seung Jun'un montuna sarılıp ağladığı ve köprüde diz çöktüğü sahnede beni de ağlattı o acı çekişi... Ambulans sahnesinde "Lütfen onu kurtarın. O çok zavallı biri." diyerek ağlayışı da yine beni mahvettiği sahnelerdendi. 



Gu Seung Jun (Kim Jung Hyun)
Gu Seung Jun karakterine hayat veren Kim Jung Hyun'u daha önce Waikiki'de izledim ve bayıldım ahahaha. Burada da çok matrak bir karakterdi ama son bölümde güldürmedi :(
Gu Seung Jun, Se Ri'nin eski nişanlısı ve küçük abisini dolandırmış. İşin içinde biraz intikam var tabi, çocuğun babasını batıran Se Ri'nin babasıymış zamanında. Tabi Se Ri zeki, anlamış olayı, atmış nişanı. İkinci abi de Gu Seung Jun'u aradığı için her yerde, Kuzey Kore'ye kaçıyor bu oğlumuz. Se Ri'yle şaka gibi bir karşılaşma yaşıyorlar tabi orada da. Baştan çok komik ve hiçbir şeyi ciddiye almıyor gibi gözükse de aslında derin yaraları olduğunu gördük. Yetim çocukların söylediği o psikoloji bozucu şarkıda arkada ağlayışı beni çok üzdü. Vurulduğunda Seo Dan ona doğru koşarken "Yanılmışım. Ben ölürken arkamdan ağlayacak biri varmış." demesi... Mahvolduk son bölümlerde. Gu Seung Jun da arada saçma hareketler yapsa da totalde sevdiğimiz bir karakterdi. Ya neden öldürdünüz bu çocuğu açıklar mısınız? Gerek var mıydı buna? Tam yüzü güldü diyorduk. Seo Dan'ın mutlu olmaya hakkı yok muydu, sorarım size??? Kalbimizde yaşayacaksın Gu Seung Jun.



Dizinin komedi rezervinin %70'ini karşılayan askerlerimizi unutursak, büyük ayıp olur. Se Ri'ye gıcık oluyormuş gibi yapıp çok değer veren Pyo Chi Su, bebeksu Geum Eun Dong, ifadesiz yakışıklılığıyla bizi vuran Park Gwang Beom ve Kore dizileri hastası Kim Ju Meok. Ve Eun Dong'u canlandıran Tang Joon sang'ın 2003'lü, Gwang Beom'u canlandıran Lee Shin Young'un ise 1998 doğumlu oluşu beni şoke etti. Lee Shin Young'un Kim Soo Hyun'a da küçük kardeşi gibi benzemesi çok dikkatimi çekti. Kim Soo Hyun'un muhteşem bir cameoluk yaparak, Secretly Greatly'ye selam çaktığı epilogda daha da fark ediliyor. 
Bu ekip hem çok komik, hem de farklı karakterleriyle çok bütünleyiciydi. En sevdiğim kısımlar hepsinin birlikte vakit geçirdikleri kısımlardı. Çok sağlam bir bağ oluşmuştu aralarında. Hepsinin Se Ri için endişelenmesi çok şirindi. Bu ekibi sevdim, çok hem de :3 Birlikte yemek yedikleri, piknik yaptıkları, eğlendikleri, maç izledikleri tüm anları çok sevdim. 

Bir de Güney bölümlerinde aralarında Man Bok katıldı. İlk bölümlerde kendisine çok kızdım, delirtti beni ama kendine geldi sonunda. Telekulaktı kendisi, az dinlemedi Ri Jeong Hyeok'un evini Cho Cheol Gang'ın emriyle. Ri Mu Hyeok'a nasıl kıydınız be? Ri Jeong Hyeok'un Man Bok'u affetmesi bile mucizeydi bence. Tamam o da emir kulu da ne bileyim be. Kendisine yeni işinde başarılar diliyoruz ahahaha.

Kuzey Koreli kadınlar bir harikaydı. Ri Jeong Hyeok'a olan hayranlıkları, sürekli bir arada oluşları, etkinlik düzenlemeleri. Se Ri'nin onlara özel yüz kremleri beni duygulandırdı :") "Vefasız bir yoldaş değilmiş."

Se Ri'nin ailesi ise ayrı bir alemdi, sevimsizler cidden. İkinci abisi ve eşi o kadar sevimsizdi ki, büyük abi ve bıcır bıcır eşi gittikçe daha sevimli geldiler gözüme. Cho Cheol Gang ise adını bile anmak istemediğim bir Kuzey askeri. Ne halt varsa yemiş, hangi taşı kaldırsak altından bu çıkıyordu. Bir ölüp gidemedi bir de Allahım, sinir hastası etti beni. Güney'e geçti ya Yoon Se Ri'yi öldürmek için. Biz o sırada "Haha Ri Jeong Hyeok da gitsin arkasından, bir yedi bölüm de onu Kuzey'e yollamak için uğraşalım" diye dalga geçiyorduk annemle, ağzımızda kaldı, aynısı oldu resmen.

Son bölümlerde aramıza katılan NIS ajanlarının tüm araştırmalarının sadece Ri Jeong Hyeok'un muhteşem bir adam olduğunun ortaya çıkmasını sağlaması da komikti. Ajanlardan birisinin "Kendi adamlarını ve Yoon Se Ri'yi kurtarmak için her şeyi üzerine alacakmış gibi bakıyor." demesi üzerine birebir aynısını yaşadık. Bir de "Tecrübe." demesi :P


Dizinin Kuzey'de geçen bölümleri çok ilgi çekiciydi. Çünkü dünyanın geri kalanı için Kuzey'in yaşam tarzı hala bir muamma. Bu yönden çok ilgi çekici sahneler vardı. Hem yaşam tarzları, aksanları, yaşayışları, yiyecekleri (mısır ve patates ana besin sanırım) hem de kullandıkları araçlar çok ilgi çekiciydi. Buzdolabı olmayışı, zamansız elektrik kesintileri falan. Ben gerçekten soluksuz izledim o kısımları. Hem de bir çok badire atlatmalarına rağmen Kuzey bölümleri hem çok güzel hem de çok romantikti. Ayrıca dizinin gerçekçiliğini artırmak için Kuzey Kore'den kaçan insanlarla, sığınmacılarla falan konuşulmuş. Gördüğümüz çoğu şey gerçekmiş yani. Varmış böyle şeyler.

Çok fazla tesadüf olduğu konusunda hepimiz hem fikiriz. İsviçre'de birbirlerinin yanında geçmeleri, aynı trene binmeleri, Ri Jeong Hyeok'un Se Ri'nin fotoğrafını çekmesi, Se ri'nin Seo Dan ve ikisinin fotoğrafını çekmesi ve çekerken "Adama yazık olmuş." deyişi :P Daha sonra esrarengiz piyano sesi ile Se Ri'nin intihar etmekten vaz geçmesi ve dolaylı olarak Se Ri'yi kurtarması falan. Adam Cheongdamdong'da buldu Se Ri'yi ötesi var mı? Evet çok tesadüf annecim, ama ayıla bayıla izledik mi izledik, yapacak bir şey yok ahaha. Bölümlerin çok uzun olmasına rağmen bir dakika bile sıkılmadım bu da muhteşem bir ayrıntıydı. 

Ri Jeong Hyeok, Se Ri'nin birden fazla insana kalp yaptığını fark edip, kaç tane kalbin var senin diye atarlanıyordu hahaha.
"Pis kapitalist kalp!"

Genel olarak herkes dengeli bir şekilde iç içe giden melodram ve komedinin yerine sonlara doğru dramın ağır basışından şikayetçiydi. Beni rahatsız etmedi valla. Kendime kastım mı vardır nedir? Yani aslında ben biraz da gerekli olduğunu düşünüyorum. Hala birbirlerinin sınırından içeri giremeyen iki ülkeden iki ayrı insan. Ve kavuşmaları olanaksız gibi görünüyor. Drama bağlaması çok normal durumun, olağan bir durum değil ki yaşanan. Yoon Se Ri'nin bir repliği çok iyi özetlemişti durumu. "Ne acı. Dünyada her yere gidebilirim. Antarktika'ya gidebilirim. Afrika'ya da gidebilirim. Ama buraya gelemem." 
Bir de Son Ye Jin de Hyun Bin de dram sahnelerini öyle bir yaşamış ki, beğenmemek ne haddime dedim. Harikalardı. O son iki bölüm hem ağladık birlikte, hem de heyecanla bekledim olacakları.

Finalde İsviçre'de buluşmaları çok mantıklıydı, olabilecek en iyi senaryoydu çok beğendim o yüzden. Diğer her şey fazla mantıksız olabilirdi. Böyle güzel olmuş. Bir de yine duyduğuma göre finalde ikisinin evli olduğunu çocukları olduğunu falan da görecekmişiz ancak tepkilerden çekinmişler. Ne tepkisi dedim duyunca, alacağınız tepkiyi aldınız zaten 16 bölüm ahahha. Güzel olabilirdi böyle, ama finalin bu hali de gayet güzeldi bence. Se Ri'cim inşallah şirketinin merkezini İsviçre'ye taşımışsındır ahahaha


Çok fazla kötü, çok fazla kötülük, çok fazla kaç kovala, aksiyon falan vardı. Beni bu kadar entrika yorar, bir haftada sinir hastası oldum zaten sıfır şov. Yani ciddi ciddi adamlar Güney Kore'ye falan geldi çok enteresan şeyler oldu. Cho Cheol Gang'ın ölememesi sinirimi bozdu. Nefret ettim kendisinden. Ama yine de tüm bunlara rağmen izlemesi çok keyifliydi. Ve senaristinin ellerine sağlık, ne güzel replikler yazmış, durdurup çekmeyi unutmuşum bazılarını ama hepsi bir harikaydı ya, ne
güzel cümleler bunlar. 

Son bölümlerin yıldız sahnesi ise Ri Jeong Hyeok'un Kuzey'e geçiş sahnesi. Göz yaşlarımdan önümü göremiyordum. O sahnedeki performansları için ayrı bir ödülü hak ediyorlar bir kere.

Dizi müzikleri gayet güzeldi. Ben Davichi'nin "Sunset" şarkısına bittim ama bir çok güzel parça vardı. "Sigriswil" de yine güzellerdendi.
Davichi-Sunset

Yoon Mirae-Flower

Baek Yerin-Here I Am Again

Sigriswil'e de şuradan ulaşabilirsiniz.

Sonuç olarak ben çok beğendim dostlarım. Eğer izlemediyseniz, tereddütteyseniz, izleyecek bir şey arıyorsanız, aramıyorsanız da olur düşünmeyin başlayın. Ben çok beğendim, şiddetle tavsiye ediyorum. Sadece şu ikili için bile seve seve izlenir.

Sevdiğim alıntılardan bırakacağım şuraya bir kaç tane.

"Son kez vedalaşsan da defalarca, yine de özleyeceksin. Gitmeyecek misin?"
-Bang Eun Jin

"Beklemekten vazgeçersen, yitip gidenin acısı seni öldürür. Onun için beklersin."
-Ri Jeong Hyeok

''Bir Hint atasözü vardır; "Yanlış tren bazen seni doğru istasyona götürür." Ben de öyle oldum işte. Ömrüm boyunca hep yanlış trendeydim sanki. Bir gün, vazgeçmek istedim. Hiçbir yere gitmek istemiyordum. O yüzden trenden atlamayı düşündüm. Şimdi nerede olduğuma bir bak. Yine yanlış trene bindim, çok yanlış trene bindim. Yine de işler istediğin gibi gitmese de, geleceği düşünmelisin. Umarım hangi trene binmiş olursan ol, doğru istasyona varırsın."
-Yoon Se Ri 

"Hayır. Hayır. O sözler yeterli değil. Hala daha yeterli değil. Bu sözü şimdiye kadar söyleyememiştim. Seni seviyorum. Seni seviyorum Yoon Se Ri."
-Ri Jeong Hyeok,

"Sana kavuşabilmek için, tüm olanları en başından itibaren tekrar yaşamayı seçtim. Zamanı geri alsam da, 100 kere geri alsam da, seninle karşılaşır, seni tanır, aşık olurdum. Tehlikeli ve üzücü bir seçim olduğunu ben biliyordum. O seçimi yaptığıma mutluydum ben, Ri Jeong Hyeok."
-Yoon Se Ri

"Önümüzdeki sene de, sonrakinde de, ondan sonrakinde de güzel bir gün olacak. Ben düşünüyor olacağım çünkü. Yoon Se Ri doğduğu için minnettarım, bu dünyada benim sevdiğim kişi yaşadığı için müteşekkirim diye."
-Ri Jeong Hyeok

"Alpyıldızının anlamı, değerli anılarmış. Ne yapmalı Ri Jeong Hyeok? Sen bende yalnızca anı olarak kalamazsın. O yüzden, bu sene kavuşamasak bile bir dahakine. Yine kavuşamazsak, ondan sonrakine. Sen beni bulana kadar bekleyecek, dua edeceğim. Ben öyle yapmaya karar verdim. Hepimiz hayata bir kere geliyoruz ama ben kendi hayatımı sevdiğim insana kavuşarak, onu yolcu ederek, tekrar kavuşacağım günü bekleyerek, onu severek geçireceğim. Ben böyle yapmaya karar verdim. Sen de aynı fikirdeysen, benimle buluşmaya gel."
-Yoon Se Ri

"Bu güne sürekli bakmak ve gelecekte pişmanlık duymak istemiyorum, bu yüzden. Daha hızlı olsaydım onu koruyabilirdim, daha çok çabalasaydım onu kurtarabilirdim. Böyle düşünmek istemiyorum. Böyle yaşamanın ne kadar sefil olduğunu biliyorsun. Eve dönerken nefes alamadım. Onu başını belaya sokacağımdan endişelendim. Eğer ona bir şey olursa, öleceğim güne kadar cehennemde yaşayacağım."
-Ri Jeong Hyeok

"-Ri Jeong Hyeok! Ri Jeong Hyeok! Öyle gidersen ne yaparım? Öyle gidersen ben ne yaparım? Ben nasıl yaşarım öyle çekip gidersen? Ben nasıl yaşarım?
-Endişe etme. Beni hala tanıyamadın mı? Hiçbir şey olmayacak. Hiçbir şey olmayacaktır ama bir şey olursa bu senin suçun değil. Benim hiçbir pişmanlığım yok. Sen benim hayatıma hediye gibi girdiğin için minnettarım.
-Fakat artık görüşemeyecek miyiz? Artık bir daha görüşemeyecek miyiz ebediyen? Ne yapacağım? Seni çok özlediğimde ne yapacağım?
-Çaresizce bekleyip dua edersem, özlediğime kavuşabilir miyim diye sormuştun ya. Kavuşabilirsin. Seni seviyorum."


Asyafanatikleri'ne, özenli çevirileri için teşekkürler <3


Ri Jeong Hyeok, senin benim bu hayata dair umutlarımı yeşertmeye ne hakkın var :3
Hoş geldin veda modeli saç ahahaha
Bebişe bak.
Şu sahne bizi gülmekten kırıp geçirdi ahahaha.
"-Woah haspa! İyileşir iyileşmez yüzbaşımızın gömleğini çıkarmışsın.
-Ben çıkarmadım.
-Ben de çıkarmadım!"

İşte beni mahveden sahne bu... Tekrar ağlarım...

"Yanlış trene bindim. Yanlış tren buraya getirdi. Her sabah, her akşam özlemini çektiğim buraya. Varış noktama."