14 Ocak 2021 Perşembe

Dizi Yorumu: When The Weather is Fine



Soğuk geçen bir kıştan herkese merhaba! Finallerimin olduğu bir hafta ama ben dün bitirdiğim bu diziyi yazmak için hemen sabırsızlanıyordum. O yüzden hemen bilgisayarın başına geçtim. Hazırsak, başlayalım!

2020 kışının en iyi dizisi olarak nitelendirsem, abartmış olmam diye düşünüyorum. Tabi ki beğendiğim ve beğenmediğim bazı kısımları aşağıda, spoiler olan bölgede konuşacağız ama genel havasıyla hayran kaldığım bir dizi oldu When The Weather Is Fine. O yüzden izlememiş olanlar için spoiler olan bölgeden önce izlenimlerimi genel olarak paylaşmış olayım.

Ben aslında geçen baharda haberdar oldum bu diziden. Konusu da çok hoşuma gitmişti ama kış atmosferi sebebiyle izlemeyi bu kışa bıraktım. İyi ki de öyle yapmışım. Akşamları battaniyenin altına girip yeşil çay eşliğinde izledim bölümleri.

İzleyelim mi, izlemeyelim mi diye soracak olursanız, ben zaten bloga genelde izlediğim dizilerin hepsini değil, tavsiye ettiklerimi yazıyorum. Mesela Moon Lovers'ı yazmadım neden, çünkü kimsenin sinir hastası olması vebalini alamam ahshahshsh Şaka bir yana bu diziyi mutlaka izlemeniz gerektiğini düşünüyorum amaa eğer durgun, sakin, sımsıcacık dizileri seviyorsanız. Biliyorsunuzdur zaten, ben slice of life aşığıyım. Eğer hareket, aksiyon, entrika seviyorsanız ikinci bölümün ortasında şaaak diye kapatmanız muhtemel. Yapmayın annem, izleyin bu diziyi.


When The Weather Is Fine / If The Weather Is Good, I'll Find You
Bölüm Sayısı: 16
Yönetmen: Han Ji Sung
Senarist: Lee Do Woo (Romanın yazarı), Han Ga Ram
Yayıncı: JTBC
Yayın Tarihi: 24 Şubat-21 Nisan 2020

Konusunu biraz açacak olursam, dizi Lim Eun Seob ve Mok Hae Won'u merkeze alsa da tüm kasaba ve kasabalıların yaşamı hakkında konuşuyor. Bu gerçekten çok güzeldi.
Mok Hae Won (Park Min Young) Seul'de Çello öğretmenliği yapan bir çellist. Ancak dershanede yaşadığı bazı sıkıntılar üst üste geliyor, Seul'deki kaostan, kalabalık içinde yalnız olmaktan (bababa cümleye bak) çok sıkıldığı için teyzesinin yaşadığı ve kendisinin de liseye gittiği Bukhyeon kasabasına ya da kasabanın bir köyüne -burayı çok çözemedim- geliyor. Burada konuk evi işleten teyzesinin yanına yerleşiyor.
Lim Eun Seob (Seo Kang Jun) ise Mok Hae Won'u liseden tanıyor. Burada İyi Geceler Kitabevi adında bir kitapçısı var. İkili yıllar sonra tekrar karşılaşmış oluyorlar. 

Tam hayatım nasıl gidiyor, mutlu muyum, yoksa hayatımı boşa mı geçirdim şimdiye kadar diye düşündüğüm bir zamanda izledim bu diziyi. O yüzden bu kadar etkilenmiş de olabilirim. Kasabalıların günlük sorunları, hayatın içinden yaşadıkları, iletişimleri o kadar gerçekçiydi ki. Mutluluğun aslında çok küçük şeylerde de olabileceğini düşündüm. Yaşadığın yer değil de, içinde yaşattığın dünyanın daha belirleyici olduğunu öğrendim. Bazı insanlar kalabalık ve büyük yerlerden, debdebeli hayatlardan hoşlanır. Bazıları ise küçük kasabalarda, sıradan görünen yaşamlar sürer. Ama hiçbiri, diğerinden daha değerli değildir. Bunlar kendime göre çıkardığım dersler oldu.



Eun Seob'un kitabevinin güzelliği hakkında saatlerce konuşmak istiyorum saatlerce... Binanın güzelliğine bakın bir. Alt kat kitapçı. Üst kat da evi. O atmosferi, kenarda sürekli yanan soba, kahveler, çaylar, kitap kulübü, dışarıda yağan kar... Off öyle güzeldi ki ortam. 

Buradan sonra karakterlere ve bol spoilere gidiyorum, siz de izlemediyseniz, koşun diziyi izleyin ehe.

-bu kısımdan sonrası bol miktarda spoiler içermektedir.-

KARAKTERLER

Mok Hae Won (Park Min Young)

Mok Hae Won Seul'de Çello öğretmenliği yapıyor ancak yukarıda bahsettiğim gibi biraz kafasını dinlemek için liseyi okuduğu kasabaya geri dönüyor. Lisedeyken, annesi babasını öldürüyor. Aslında teyzesi, ama annesi suçu üstüne alıyor, kıza da söylemiyor. Hae Won liseyi anneannesi ve teyzesiyle Bukhyeon'da okuyor. Lisede, annesinin babasını öldürdüğü duyulunca, epey bir zorbalık görmüş. Bu yüzden bu olayı anlatan arkadaşını hiç affedememiş. Başta tüm o Seul'de yaşadıkları ve kasabanın ona anımsattığı anılardan dolayı epey karamsar bir karakterdi. Ama bir iki bölüm sonra öyle açıldı saçıldı, sevimli bir şey oldu ki bayıldım. 

Eun Seob'la aralarındaki soft ilişkiyi çok sevdim. Hepimizin bu tarz bir ilişkiye ihtiyacı var. Arada herhangi bir aşk olmasa bile oturup kahve içeceğimiz, sohbet edip kitaplarla ilgili konuşabileceğimiz arkadaşlara. Hae Won ile Eun Seob'da önce böyle bir arkadaşlığa, daha sonra bunun aşka dönüşmesiyle güzel bir ilişkiye sahip oldular. Hele Hae Won'un arkadan Eun Seob'a sarılıp asla bırakmamasına bittim :P Çok tatlıydı ilişkileri gerçekten. Sıcacıktı, samimiydi. Hae Won'un da dediği gibi Eun Seob insanın içini sıcacık yapabilecek bir karakterdi. Aynı zamanda Oh Young Woo ile konuşurlarken, "Uzun zamandır beni seven gözlerin nasıl baktığını biliyorum." demesi de pek hoş bir ayrıntıydı.

Kasabadayken giydiği kalın kazak ve hırkaların, yün eteklerinin hastası oldum. Pek tatlıydı hepsi.
Hae Won genel olarak çok sevdiğim bir karakterdi ama son bölümde kendisine çok anlam veremedim açıkçası. Neden yani? Seul'e dönmesine okeyim, zaten dönecekti. Biraz kafasını toplamak istemesi de gayet mantıklı. Ama Seul'e gidiyorum diye öyle paat diye çocuktan niye ayrıldı onu çok anlayamadım. Anlayan anlatsın yani. Sonra bir de daha sonra koşup Eun Seob'a sarılıp ağladı, ki bu hamle artık çok daha mantıksızdı. Ama yine de genel olarak çok sevimli bir bebek olduğu için affettim kendisini.




Şimdi de biraz bu kızın ailesinden konuşacağım. Ciddi anlamda kimse normal değil. Sayko babasını zaten geçelim, deli gibi sinirliyim o adama. Yok sinirli değilken çok kibarmış, yok normal zamanda çok iyiymiş, ee bize ne? Sinirliyken kadını dövüyor mu dövüyor, ben buna bakarım. Keşke zamanında boşasaymış Hae Won'un annesi o adamı.

Annesi de değişik bir karakterdi. Zor şeyler yaşamış olmasını anlıyorum, benim sinir olduğum kısım Hae Won'a olan tavrı. Aslında çok seviyormuş ama gösteremiyormuş. Abla bırak bunları ya. Ne kadar güçlü hissedersen hisset bunu göstermediğin sürece pek anlamı yok yani. Kızın mektuplarını geri çevir, hapisten çıkınca onunla yaşama, doğru düzgün görüşme. Sonra seni üzmek istemedim de çık işin içinden. Oldu paşam. Hayır bir de babasını teyzesi öldürmüş, kıza gerçekleri biri oturtup anlatmadı, ben delirdim. 

Teyzesi de yine benzer. Yani gerçekten o bitik hayatına çok üzüldüm, cidden hayatının elleri arasından kaymış olması çok acı bir hissiyat. Myeong Yeo da, güçlü ve umursamaz durursa, acımayacağını düşünen insanlardan. Zaten dertten kederden, göz tansiyonu olmuş, gece gündüz güneş gözlüğüyle geziyordu garibim. Kimse de garipsemiyor maşallah, ben estetik yaptırdı falan sandım başta. Hae Won üzülmesin falan diye kıza soğuk yaptığına inandırmış kendini. Aslında seviyormuş kızı. E madem seviyorsun, neden kasabaya bir daha dönmeyeceğini söylüyorsun bacım, Noel'de el öpmeye de mi gelmeyeceksin? Yani böyle garip, aile ilişkileri iyi gibi ama aslında kötü gibi de, değişik bir ailelerdi, benim kelimelerim kifayetsiz şu an.
Ama Teyze biraz kafa karakterdi, içimde bir yerlerde de sevdim sanırım ahahahs Alfaydı biraz yani. Cha Yun Taek ile mutluluğu bulduğunu umuyorum.



Lim Eun Seob (Seo Kang Jun)

Yalnızca Cunning Single Lady'de izlediğim Seo Kang Jun burada başroldeydi. Kendisini sevenler onu komik rollerde izlemeyi daha çok sevdiklerini söylemişler ama ben katılmıyorum. Kendisinin soğuk ve nazik bir güzelliği olduğu için bu rollerin adamı olduğunu düşündürdü bana. Güzel gözlü. Güneş ışığı falan vurunca, ne güzel oluyor gözleri.
Lim Eun Seob'un İyi Geceler Kitabevi adında bir kitapçısı var. Tabi kasabada kitap satarak hayatta kalabilmek biraz olağanüstü olacağı için, ilk bölümlerde kendisinin daha çok internet üzerinden satış yaptığını öğreniyoruz. Ama tamamen kimse gelmiyor da değildi, müdavimi vardı epey. Kitabevi de tam kitabevi formatında değil. Gelenler çay kahve içebiliyor, hatta raftan rastgele bir kitap alıp okuyor, sonra ayraç koyup rafa geri bırakabiliyor, devam etmek için geri gelebiliyor. 

Lim Eun Seob dizilerde görmeye alışık olmadığımız karakterlerden. O yüzden çok sevdim. Sessiz sakin insanlar vardır ya, ne düşündüklerini kolay kolay anlamazsınız. Ama çok değer verir, çok sever. Mesela Hae Won eve giderken arkasından fenerle gelmesi, yolun üzerindeki sokak lambasını tamir etmesi. Yani çok küçük şeyler, ama çok değerli. Zaten Hae Won'da çok etkilenmişti bunlardan. Of böylesi bizi bulmaz... Sıcacık bir insandı, çok güzel seviyordu. Lisede popüler olmayan, sessiz ve içine kapanık bir karakter. Kendi dünyasında, yakın olduğu sınırlı insanlar var, küçük bir çevresi var, düşündüklerini ve hissettiklerini kolay kolay söyleyemeyen bir insan. Karakteri gerçekten iyi planlanmıştı. Zaten Hae Won'un itirafından sonra kaçması da bundan dolayıydı. Bağlanmaktan korkan bir insan.

Bunun sebebi de aslında evlatlık olması. Küçükken annesi ve babasıyla dağda yaşıyormuş. Annesi onları bırakıp gitmiş. Bir süre sonra babası da ölünce yapayalnız kalmış. Şimdiki babası, onu yol kenarında bulup eve getirmiş. Küçükken okulda, "Berduşun oğlu." diye dalga geçtikleri için kavga etmiş hep. Ama sonra ailesinin yardımıyla daha sakin bir çocuğa dönüşmüş. Yine de bazı yaralar asla kapanmaz. Annesinin onu bırakması, babasını özlemesi, bunlar onu birine bir şeye bağlanmaktan korkar hale getirmişti. Canı sıkkın oldukça dağa gider hale gelmiş, avcunun içi gibi biliyordu tüm dağları. Bu ailesi onu o kadar sevmişler ki, özellikle annesi ölüyordu yoluna. Hatta annesi son bölümde, "Onu aldığımızda, kendi kızımı ondan daha çok seversem kötü olacağını düşündüm. Sonra bir baktım, oğlumu daha çok sevivermişim." diyordu. Bugün de kız kardeş Lim Hwi için yakıyoruz...

Bölüm sonundaki gizli blog yazıları da çok şirindi. Mok Hae Won'a liseden beri aşıkmış ve bu notlarda ona Irene ismini takmış. Bu notlarda iç dünyasını biraz daha yakından gördüğümüz için okumaktan çok keyif aldım. Favori blog yazım da şuydu; "Bir zamanlar hayatın yer bulma süreci olduğunu düşünürdüm. Kimseyi rahatsız etmeden veya rahatsız olmadan, var olacağın en iyi yeri bulma. Kimsenin beni reddetmeyeceği bir yer bulma. Hayatı böyle düşünürdüm. Ama şimdi fikrimi değiştirdim. Neresi olursa olsun, şu an olduğum yer benim yerim. Gerçek benliğimle yaşadığım sürece burada var olmamın en iyisi olduğuna inanıyorum. Bugün sadece bunu söylemek istedim. Daha fazlasını söylersem, her şeyi bırakmak isteyebilirim."


Limbo'daki Lim, Hwiparam'daki Hwi hecelerinin birleşimiyle -kendi tanıtımı :P- oluşmuş güzeller güzeli Lim Hwi'den bahsetmemek ayıp olur. Kendisi Eun Seob'un kardeşi. Üvey ama üvey demeye bin şahit ister. Aralarındaki bağa aşık oldum resmen. Gerçek kardeş gibilerdi. Zaten sevgi bağının, kan bağından üstün olduğunu düşünürüm hep.
Dizinin neşesiydi şu kız. Ne zaman, "Çekiliin." diye bağırarak okul yolunda bisiklet sürüşünü görsem gülümsüyordum. Deliydi ya, sevimli şey. Dışlıyorlarmış bunu okulda, ben olsam yanaklarını sıka sıka severim. Annesi de hep bağırıyordu zaten bu kıza, vallahi yazık :P O tüylü kulaklıkları ve eteğin altına giydiği eşofmanıyla stylingi de çok başarılıydı :3
Eun Seob'un cüzdanını yürütmesi ve ayran gönüllülüğüyle kalbimi çaldı kendisi ahahah Erkekleri çok seviyorum, onlara aşığım diye geziyordu, en azından açık sözlü. Bu kızı kaybetmek de Young Soo'nun kaybı valla. Young Soo'nun diplomasındaki mürekkep kurumadan başka birine yürümek de, nereden baksan kral hareket. Arkandayım Hwi!
Sesi de öyle tatlıydı ki konuştukça konuşsun istedim. Çok sevimli tepkileri vardı her zaman. Sevdim ya Lim Hwi'yi. Şekeriydi bence dizinin.



Lee Jang Woo (Lee Jae Wook)
Lee Jae Wook'un Extraordinary You'dan büyük bir hayran kitlesi varmış yorumlardan anladığıma göre. Ben ise kendisini ilk kez burada izledim, çok sevimliydi uwu
Kendisi belediyede memur olarak çalışıyordu, Eun Seob'un yakın arkadaşıydı. Lisede okul birincisiymiş ve her fırsatta Kore'nin en iyi üniversiteleri olan S.K.Y'dan Seul Ulusal Üniversitesinde okuduğunu belirtmezse rahat edemiyordu ahahashd Çok içten, sıcacık ve şakacıydı. Aynı zamanda hemencik kızarıvermesi de çok sevimli bir özellikti. Bebek gibiydi ya :3
Benim aklımdaki soruyu, kendisinin gizliden gizliye aşık olduğu Eun Sil sordu. Kore'nin en iyi üniversitesinde okudun, neden şimdi buraya dönüp bu kasabada memur oldun?
Aslında dizide en çok etkilendiğim kısımlardan birisi de burası oldu.
Böyle küçük bir yerde, sıradan gibi gözüken bir yaşam sürmenin onu mutlu ettiğini söyledi Jang Woo. Ben böyle yaşamayı seviyorum dedi. Ben de bu replikten sonra biraz durup düşündüm. Ben de böyle yaşamayı seviyorsam, bu neden boşa yaşanmış bir yaşam olsun ki? O yüzden kendime benzettim Jang Woo'yu biraz. Çok da sevdim bu yüzden.
Kasabada düzenlediği etkinlikler de çok güzeldi. Yardımsever, herkese koşan bir tip. Ji Eun Sil'le olan ilişkisi de beni çok mutlu etti. Daha çok görsek daha çok sevinirdim ama. Yine de finalde adamakıllı mutlu son yazılmasına sevindim. Jang Woo'nun annesi evlensin istiyordu, evlenmişlerdir umarım :P




Biraz da şu kitap kulübünden bahsedelim istiyorum. Yani burası biraz ütopik, köyde kimse akşamları yorgun argın, haftada bir kitap kulübüne gelmez bizde ama Kore'de oluyorsa demek ahahshhs Bizim zeytinci teyzeler gelmez yani en azından. Neyse zaten olur mu olmaz mı tartışmayacağım, tabi olsa süper olur.

Kitap kulübünün üyeleri, -favori üyem- dokuz yaşında, ballı lokma tatlısı bir çocuk olan Seung Ho, onun sürekli ateşte bir şeyler közleyen dedesi, Lim Hwi ve swag arkadaşı Hyun Ji, Lee Jang Woo, pek tabi ev sahibi olan Eun Seob, kasabanın ledlerini satan bir amcamız, ve ev hanımı olan Sujeong. En yeni üye ise Mok Hae Won. 
Aslında bir ortama toplasan dünyanın en alakasız, problemleri, yaşamları birbirinden çok farklı olacak insanlar aynı masanın etrafında toplanıp, kitaplarından paylaşmak istedikleri satırları okuyorlardı birbirlerine. Minik Seung Ho bile. Okudukları parçalar, tatlı atışmaları, esprileri, Su Jeong'un turtaları ve içilen kahveler, çaylar, hepsi çok güzel bir ortam yaratmıştı. Ne zaman toplansalar, böyle bir etkinliğin özlemini çektim. Eun Seob onüme bir bardak çayla Su Jeong'un turtalarından koysa, hiç problemim kalmaz gibi geldi şu an.
Kışla ilgili efsaneler, romanlar ve şiirler paylaştılar kış süresince. Ne çok isterdim bahsettikleri tüm kitapların çevirisi yapılmış olsun. 
En çok sevdiğim kısımlar bu kitap kulübü bölümleriydi. 
Şuraya da dizide geçen güzel bir dizeyi bırakmış olalım.

"Biz gülümseyerek o ağacın önünde yüz yüze oturup konuştuğumuzda, nefeslerimiz, kahkahalarımız ve hikayelerimiz o ağaca nüfuz etti. Çok derinden nüfuz ettiler. O ağacın altında gülümsediğimizi ve konuştuğumuzu unuttuktan sonra bile o ağaç, kahkahalarımızı ve seslerimizi, her yıl ilkbaharda körpe ve yeşil, yeni yapraklar üretmek için hatırlayacaktır."



Salatalığım var diyene elimde tuzlukla koşmak huyumdur, burada da kitapçım olsun diye masum hayaller kurdum, iyi mi? Neyse emekli olayım da, Ayvalık'a yerleşir bir kitabevi açarım ahahahahs (Mesleğe başlamadan emeklilik hayali kurmak mı??)

Ayy bir de bir şey fark ettim, siz de fark ettiniz mi merak ediyorum. Eun Seob ne zaman kitabını kahvesini alıp kitapçının önüne çıksa biri geldi. Adama bir kitap okutturmadılar, ben olsam çok sinir olurdum aahshahss

Küçük bir dipnot: Yanlışım yoksa kitaplardan, bir tek ilk bölümlerde epey bahsi geçen "The Wind in the Willows"un benzer isimlerle (Söğüt Ağaçlarındaki Rüzgar, Söğütlükteki Rüzgar, Söğütlerdeki Rüzgar) çevirisi yapılmış, ilgilenenleri bu masalı kitap formunda alabilir. 

Yalnız dizide bir kaç anlam veremediğim durum vardı, onları bir yazacağım. Şimdi öncelikle Mok Hae Won'a platonik olan yakışıklı Oh Young Woo'nun misyonunu çok anlamadım. Öyle arada bir girdi diziye, aynı hızla çıktı falan. Hayır iyi de geldi, çok yakışıklıydı kerata da, neden yani. Komikti biraz ahahsh Ama lisede kızı dışlanmaktan kurtarması, şukunu verdim yakışıklı.
Sonra Eun Seob'un babasının klonu olan amcası. Geldi, "Seni yanıma alcam, çok eğlenicez ooo." dedi, bir de kitapevi yaptırmış sahilde devasa bir şey. Kısacası geldi ortamı gerdi, keyfimizi kaçırdı, eee? So what? Bir daha ortalıkta görünmedi. Ne oldu şimdi, etkisi yarattı bende. 
Üçüncü olarak da Eun Seob'un dağdan kurtardığı kız. En büyük gizemlerden birisi de bu bak. Kızı kurtardık iyi güzel. Kız Eun Seob'la yemek yemek istedi. Hatta ısrarcılığını görünce de dedim ki, bunu kötü kadın karakter yapacaklar galiba? Yapmadılar. O olmayınca Jang Woo'ya mı yapacaklar dedim? Onu da yapmadılar. O zaman bu kızın olayı ne abi, siz beni delirtecek misiniz?



Hae Won'un zamanında kalbini kıran, sırrını tek bir kişiye söyleyen ama o da düşük çeneli olunca anında okula yayılmasını sağlamış olan arkadaşı Kim Bo Yeong da dizinin kötüsü olamadı. Ay iyi ki de olamadı, birilerinden nefret ede ede kalbim karardı şu kdramalar yüzünden ahshshah nalet pislik bir insan oldum. Hatta bu kız ısrarla hata yaptığını söyledikten, özür diledikten sonra bile Hae Won aynı olamayacaklarını söylediğinde, şöyle bir şey söyledi: "Kırıldığı için mi olmaz? Kırık bir masada yemek yiyemeyecek değilsin ya. Ne olursa olsun, her şey zamanla yaralanır ve kırılır. Mükemmel bir ilişki yoktur bence. Biraz kırıklı olsa ne olur? Biraz yaralayıp yaralansak ne olur? Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Bu yüzden birbirimizden özür dilememizi gerektirecek şeyler yapıp özür diler, yine her şeyi onarırız. Öylece yaşarsın."
Affedemediğim insanları düşündüm. Doğru olabileceğini sanıyorum.



Biraz da sonu hakkında konuşmak istiyorum artık. Bir kere zaten 15. bölümünde ayrılmaları biraz asabımı bozdu. Gelmişiz 2020'ye (hatta şu an 2021'e) bunlar hala son bölümden önce ayrılmalı, son bölümde kavuşmalı dizi çekiyo. Alooo, o furya bitti ya. Valla. Hayır bir de yani telefonun icadı baya eskiye dayanıyor, hiç olmadı oturun mektup yazın, niye biriniz Seul'e gidince ayrılıyorsunuz abi siz? Uzaktan eğitimin bile verilmeye çalışıldığı şu günlerde, uzak mesafe ilişkisi yürütmenin çok zor olduğunu hiç sanmıyorum. 

Bir de sonu havada kalmış falan deniyor da, çok havada kaldığını düşünmüyordum. Yani kalsaydı sinir krizi geçirmiş ve bu yazıyı yazamamış olabilirdim ama kalmadı bence ahshahdh Şöyle ki, bahar gelince tekrar karşılaştıklarında Eun Seob, "Bu sefer ne kadar kalacaksın?" diyor. Hae Won da kocaman gülümsüyor sonra sahne değişiyor. Bir kaç dakika sonra bakıyoruz, ohoo bunlar yine çifte kumru olmuş.
Yani Hae Won orada, "Bir hıftı sınrı dönicim cınım." deseydi, Eun Seob'un da "Ooo tamam o zaman, mazoşistim ben, şimdi barışalım bir hafta sonra giderken ayrılırız." dememiş olduğunu varsayarsak tek ihtimal Hae Won'un gitmeyecek olması, ben de o ihtimale tutunuyorum işte. Ah Eun Seob, üzümlü kekim.



Çok fazla kış metaforu yapılmasını ve kışla ilgili hikayeleri dediğim gibi gerçekten çok sevdim. O kış hiç bitmesin istedim. Belki kasabanın öyle aman aman bir doğal güzelliği yoktu ama iç mekanların güzelliği gerçekten farklıydı. Bazen böyle küçük bir yere başımı alasım ve gidesim geliyor. Bir de çok sevdiğim şeylerden birisi kitap kulübü üyelerinin birlikte yaptıkları etkinlikler. Kermesler düzenlediler, sonra Jang Woo'nun mezunlar buluşması etkinliği de gayet güzeldi. Hepsi hayatın içinde gerçekleşen şeylerdi ama bunları dışarıdan bir göz olarak, kitap okur gibi gözlemlemek bana çok iyi geldi. Ruhumu dinginleştirdi :3 Eun Seob'un kendi kitabını çıkarması da her şeyden güzeldi.

Başka söyleyecek bir şeyim kalmadı sanırım. Genel olarak karakterler, arkadaşlık örgüleri, Eun Seob'un ailesinin iletişimi, kasabadaki günlük hayatın ve tüm karakterlerin kendi hayatının gayet güzel yansıtılmış olması falan mükemmel detaylardı. İzlerken gerçekten çok eğlendim. Ve hızlı hızlı değil de, ilaç gibi her akşam tek bölüm olacak şekilde ilerledim genelde. Şu an bitmiş olduğu için de biraz bedbahtım... Klişe karakterler yerine kanlı canlı karakterler izleme fırsatı bulduğum için mutluyum yine de. Dizi müziklerinden de en çok Giryeon'un I See You parçasını sevdim.

Umarım sırılsıklam ıslandığımız bir gün, biraz soluklanacak sıcak bir kafe buluruz. Ve birileri bize bir fincan çay uzatır. "Bir fincan sıcak çay demlemek için derin uykundan uyan, ki önceki günün tüm kederini eritsin."










Kara bakın çabuk...




Şu ortamın sıcacık ışığına, cozy havasına bakar mısınız?

Gözünüz gönlünüz açılsın diye araya Young Woo yakışıklısını da sıkıştırdım.









Sevimli ya :3






"Bir keresinde Hae Won mutluluk hakkında konuşmuştu. Mutluluğu fark etmenin zor olduğunu ve fark etsen bile, sahip olmak için çok çaba göstermek gerektiğini, söylemişti. Haklı. Hepimiz mutlu olmaya çalışıyoruz. Mutluluğu yakalamak ve elinde tutmak çok zordur. Uzun süre çok çabalasan bile, mutlu olamayabilirsin. Ama kimse gelecekte neler olur bilemez. İlerlemeye devam edersek, denemeye devam edersek, hayatımızı yaşamaya devam edersek, o günün geleceğine inanıyorum."




"Mutluluk böyledir. Zor bir şeydir. Ama güne başlamak için sabah gözlerinizi açıp, o günü sessizce yaşayarak bile bu zor şeyi elde etmiş olabilirsiniz ve birisini de mutlu edebilirsiniz. Bazıları size minnettardır. Farkına varmayabilirsiniz ama sadece böyle yaşayarak da iyi yaptığınızı bilmelisiniz. Size minnettarız. Sizlere iyi geceler diliyoruz."

6 Ocak 2021 Çarşamba

K-Pop Kış ve Christmas Playlist / En İyi Kış Şarkıları


Merhaba güzellikleer! Yılın en sevdiğim zamanı olan kıştan merhabalar. Özellikle yeni yıl zamanlarında heyecanlanmaktan kendimi alamıyorum. Sanki yeni yıldan pek bir beklentimiz var gibi...
Kışın kapalı ve yağmurlu havalarda, arkada çalmasını çok sevdiğim ve onlar çalarken kitap okuduğum, uzandığım hatta ve hatta kek yaptığım şarkıları paylaşacağım sizinle.

Bu arada burada tüm kış şarkılarına yer vermem mümkün olmadığı için, sadece kendi dinlediklerimi ve sevdiklerimi aldım. Herkese iyi dinlemeler. Umarım bu kış için size muhteşem bir çalma listesi verebilirim. Mutlu yıllar!

f(x)-Wish List

En çok dinlediklerimden başlayayım dedim. Bu şarkı ilk çıktığı kış, ben lise üçüncü sınıftaydım, heey gidi günler hey. Kaç yıl olmuş harbiden. Dersaneden çıkıp karanlıkta eve yürürken, aylarca, tüm kış ayları boyunca bu şarkıyı dinlerdim. Bu şarkıyı tekrar dinlemek, f(x)'i çok özlediğimi fark ettirdi bana. Yetinemiyorum eski şarkılarla, bir albüm daha alamaz mıyız be kızlarım?
Yine f(x)'in çok eğlenceli yılbaşı şarkılarından biri de 1, 2, 3'dir. Buyrun, tık tık



TaeTiSeo-Dear Santa
TaeTiSeo, SM'in GG için yaptığı en güzel şeylerden olabilir. Bilen bilir, bunu saklamam Girls Generation müziğini çok sevmem normalde, bana hitap etmez yani. Ama Taeyeon'un soloları ve TaeTiSeo'yu ve müziğini çok severim. Dear Santa da bence ikonik kpop yılbaşı şarkılarından birisi. Her sanatçıdan birer şarkı ekleyip olabildiğince fazla sanatçı eklemek istiyorum, o yüzden SNSD'nin bir yılbaşı şarkısını da ekleyeyim buraya. Pırlanta gibi bir şarkı için, Diamond



B1A4-It's Christmas Time
Bu da favorilerimdendir bakın. Zaten B1A4'un müziğine eskiden beri hastayımdır, birlikte kalmamış olmaları gerçekten üzücü. Bu şarkı da her şeyiyle bir yılbaşı şarkısı. B1A4'un bir de kış şarkısını dinlemek için buyrun efenim, Lonely



GOT7-Confession Song

Yaa, Confession Song... O kadar duygusalım ki. Bu şarkı da yine ben lisedeyken çıkan şarkılardan. Yanlışım yoksa MAD albümünün re versiyonuyla birlikte eklenen şarkıydı. Klibi ayrı güzeldir, şarkının kendisi ayrı. O zamanlardaki çaylak G7'ı da çok özledim. Off ya, böyle şarkılarla fark ediyorum ne kadar zaman geçtiğini, şimdi neredeyse üniversiteden mezun olmak üzereyim...



TWICE-Merry & Happy

Bu şarkıda her kış playlistime giren ve aklıma geldikçe mırıldandığım güzel bir Twice şarkısıdır. Klibini de mutlaka izleyin. Hem klip, hem şarkı tam kışa uygun. Yine TWICE'ın güzel şarkılarından, The Best Thing I Ever Did var.



EXO-The First Snow

EXO'nun kış albümleri ya da kış şarkıları deyince, orada bir saniye durmak gerekir çünkü harika şarkılar yapıyorlar gerçekten. Her kış uyanınca dinlerim, kek yaparken dinlerim, kitap okurken, camdan bakarken dinlerim. Bu kış en çok dinlediğim şarkıları The First Snow ama önceki tüüm yıllarda da dinlediğim şarkıları var. Hepsini buraya ekleyemesem de isimlerini yazayım, bir göz atın.
Miracles In December, December,2014 (The Winter's Tale), Sing For You, Universe, On The Snow, Christmas Day, My Turn To Cry.
December, 2014 bu sene dinlediğim bir başka favorimdir, My Turn To Cry'ı ise geçen sene aylaaarca dinledim, hala sıkılmadım.



NCT DREAM-JOY

Bu şarkı gerçekten çok neşeli bir christmas şarkısı. Özel olarak aratıp dinlemedim hiç ama bazen bir şey yaparken arkaya açtığım istisnasız herr kpop christmas çalma listesinde var bu şarkı. Listelerin demirbaşı resmen. Ama normal. Çünkü son derece eğlenceli, insanı mutlu eden bir yılbaşı şarkısı. Bize de ayıla bayıla dinlemek, keyifli klibini izlemek kalıyor. Ne olsun daha?



Jimin & Jungkook-Christmas Day (Origin. Justin Bieber-Mistletoe)
Bu şarkı bir cover aslında. Ama ben Jimin ve Jungkook'un versiyonunu Justin Bieber versiyonundan çok daha fazla dinlediğim için buraya ekleme gereği duydum. Aynı zamanda üstüne Korece sözler yazılmış olması da bir etken. Çok güzel ya, bayılıyorum seslerine.



Jimin-Christmas Love

Her sanatçıdan tek bir şarkı ekleme kuralım Bangtan'a kadar gayet güzel ilerliyordu aslında... Ama teknik olarak bunlar aynı sayılmaz. Biri düet, biri solo, birazdan ekleyeceğim de bir başka üyenin solosu, haklıyım gayet :P
Jiminnie'miz bu güzel şarkıda Noel'i ne kadar sevdiğini anlatıyor. Meleksi sesiyle söylediği bu şarkı, kötü geçirdiğimiz bu yıl için adeta hediye oldu bizim için. Zaten şarkının ismi, ne kadar sevimli olduğunu anlatır nitelikte. Dinleyin, dinletin efenim. Kendiniz için :3



V-Snow Flower (ft. Peakboy)

Bu şarkı da güzeller güzeli Taehyung'umuzun bize verdiği yılbaşı hediyesi. Taehyung şimdiye kadar sık sık şarkılarını bizimle paylaşıyor. Bu da yine çok güzel şarkılarından birisi. Sesi öyle yumuşacık ve şarkının melodisi öyle huzurlu ki... Aralık'ın son günlerini bu şarkıyla geçirdim. Yine meraklısına, yine böyle kendi şarkılarından Winter Bear yazın yayınlanmış olsa da tam bir yaz şarkısıdır, duyurulur. Bebiş.



BTOB-The Winter's Tale

Bu da kült şarkılardan birisi. Altı yıl olmuş çıkalı, hala her kış playlistinde geçer, ben de kışın aklıma geldikçe açar dinlerim. Ahh, BTOB... Bunun klibi de çok güzel, üyeler bebiş bebiş dans ediyorlar. CLC'nin güzeli Seunghee de oynar klipte, küçücükmüş daha.



SF9-So Beautiful

İşte bu güzeller güzeli şarkı! Bunu çok kimse bilmez, çünkü SF9'ın vokal line'ı bunu kendi dramaları Click Your Heart için seslendirmişlerdi. Sonra tekrar kaydedip bir de klip çektiler ve hediye olarak Fantasy'lerine armağan ettiler:3 Klipte Chani'nin sahip olduğu bir küre var. Chani bu küreyi ne zaman sallasa, üyeler küreden çıkıp onunla ilgilenmeye başlıyorlar. O kadar bebişler ki klibi izlerken tansiyonum yükseldi. Ama yine de siz izleyin, çok şirinler çünkü. Şarkı da yine hareketli havasıyla klibin büyüsüne alıyor sizi zaten.



Eric Nam-Melt My Heart

Eric Nam çok severim. Hatta kendisiyle ilgili yazdığım bir yazı da var ama asssla bitmiyor, inşallah siz de okursunuz bir gün ahshahhd Sesine hastayım bu çıcığın. Yine Melt My Heart'da bal sesiyle okuduğu parçalarından. Çok güzel, dinleyin mutlaka.




Benim düzenli olarak dinlediğim kış şarkıları bunlardı. Eğer daha çok dinlediğiniz şarkılar varsa, yorumlarda buluşalım! Görüşmek üzeree.