18 Ocak 2023 Çarşamba

Dizi Yorumu: The Oath of Love


Herkese mer-ha-ba! Uzun süredir yoktum, taslaklarda olan yarım yarım yazıları, iki bölümü izlenip yarım bırakılmış dizileri, kapağını açmayalı en az iki hafta olmuş kitapları size anlatamam. Ay ama cidden hiç zamanım yok ya, hayat koşuşturması neymiş işe başlayınca anladım.
Neyse lafı çok da dolaştırmadan asıl konumuzdan bahsedelim. Bugün son izlediğim Çin dizisi olan The Oath of Love'dan bahsedeceğiz.

The Oath of Love'a yine böyle yoğun olduğum bir dönemde başlamıştım, işten gelir gelmez izliyordum yana yakıla. Kafamı çok yormaz diye başlamıştım, gerçi bazen yorduğu da oldu ahahahaha Aşağıda konuşuruz bunları uzun uzun.
Ama şimdi genel bir yorum yapmam gerekirse çiftin kimyasının birçok kusurun üstünü örttüğü, çok eğlenceli ve sıcak bir dramaydı. Finalini çok, çok güzel bağlamışlardı. İzlerken çok eğlendim. Romantik komedi seven herkes izleyebilir. Sevmeyenler de Xiao Zhan'ı görmek için izleyebilir, çok yakışıklı zira ahahahahaha


The Oath of Love 15 Mart ile 31 Mart 2022 arasında yayınlanmış bir dizi. 32 bölüm olarak geçiyor ama benim izlediğim yerde 29. bölüm son bölüm olarak geçiyordu, orada bir karışıklık var. bu kadar bölüm on beş günde nasıl yayınlanmış diye merak ettiyseniz onu da anlatayım, ben merak ettim çünkü. Tam olarak haftanın yedi günü yayınlanmış! Dizi için özel kanal mı yaptılar naptılarsa, haftanın yedi günü bu diziyi yayınlamışlar, biraz enteresan bir hikaye.
Konusu ise şöyle; babası aniden hastalanan konservatuar öğrencisi Lin Zhixiao, babasının hastalığını teşhis ve tedavi eden doktor Gu Wei ile günden güne yakınlaşıyor. Baştan pek anlaşamasalar da sonradan birbirlerini anlamaya başlıyorlar. En net ve kısa hali bu konunun. Gerisini de izleyin, görün :P

-spoilerspoilerspoiler-
Lin Zhi Xiao (Yang Zi)

Dizimizin kadın başrolü, Yang Zi. Kendisi Çin'de oldukça ünlü aktrislerdenmiş ama ben pek bilmiyorum tabi. Oyunculuğunun çok çok iyi olduğunu düşünmesem de fena olmadığını düşünüyorum. Ayrıca şirin hareketleri ve inanılmaz tatlı olan ses tonu sayesinde affettim kendisini.
Zhixiao, bir konservatuar öğrencisi ve dünyanın her yerinde olduğu gibi klasik müzikle uğraştığı için üstünde bir baskı var. Ailesi ona belli etmese de içten içe Zhixiao'nun çelloyla hayatını geçirebileceğinden şüpheli. Eh, haksız da sayılmazlar. Maalesef klasik müzik eski görkemli günlerini geride bırakalı çok oldu. Zhixiao da zorlu rakiplerle savaşa savaşa hayatına devam etmek ve bu dünyada fark atmaya çalışıyor.
Babasının hastalığı günlerine bomba gibi düşse de bu olay onu Gu Wei ile tanıştırıyor. Gu Wei ısrarla babasının kanser olduğunu diretince Zhixiao hiç istemese de inanıyor ona. Tabi bu sırada birlikte birçok olay da yaşıyorlar, bu olaylar onları hem yakınlaştırıp hem de daha yakından tanımalarını sağlıyor.
Zhixiao bence genel olarak olgun bir karakterdi. Tamam bazı konularda çok çocuksu davrandığı da oluyordu ama genele bakıldığında genelde daha yapıcı ve ılımlı olduğu söylenebilir. Bu yönden sevdiğim bir karakter oldu. Ama bazı yerlerde de gereksiz ayak diredi mesela.
Annesi ve babasıyla ilişkisi de çok garipti ya. Hadi tamam baban manyak, ondan baba demiyorsun, annenin suçu ne? Li Hanım Li Hanım dediği için on bölüm boyunca üvey annesi sandım ahahahahsa Kadın bir de genç, güzel, dedim kesin üvey anne. Değilmiş, öz annesiymiş. Babası da ayrı bir manyak. Çok seviyor kızı sorarsan, çok da önemsiyor ama hiç övmüyor, hep kötülüyor. Amca yeme bizi. Küçükken yaptıklarını da duyduk. Tabi son bölümlerde bu amcamız da daha ılımlı biri haline geldi. Sevindim bu yüzden. Son bölümlerdeki mektuplarını da sevdim.

Gu Wei (Xiao Zhan)

Çin piyasasını biraz bilen, duyan herkes Xiao Zhan'ı biliyor genelde. Ben de daha dizi bile yayınlanmadan çok önceden tanıyordum ve inanılmaz yakışıklı buluyordum kendisini. Yüzü çizilmiş gibi, hiç kusuru yok gerçekten. Bana en yakışıklı Çinli aktörleri saydırsalar en önce bu adamı sayarım.
Gu Wei, tabi ki genç, yetenekli, zeki, çevik ve ahlaklı bir doktor. Geleceği parlak, işini de severek yapıyor. Zaten herkes Lin Hoca'nın hastalığının kanser olmadığını söylerken o ısrar ediyor. Yaşının Zhixiao'dan bayaa baya büyük olduğunun konusu geçiyor bir kaç kere ama gerçek hayatta aralarında bir yaş olduğu ve bu adam da yaşından daha genç göründüğü için bu yalnızca bir muhabbet olarak kaldı.
Gu Wei bir işkolik, hastalık derecesinde titiz (dezenfektanla geziyor ya of pandemi anıları) ve prensipleri, sınırları olan bir adam. Ketum, öyle olur olmaz gülmüyor falan. Biliyoruz bir bu tipleri :) Hello, 2012 kdrama erkekleri. Ama tabi Gu Wei'nin şöyle bir farkı var. Sadece sessiz birisi. Onun dışında kimseye üstten bakmıyor, alay etmiyor, kaba davranmıyor. Çok da yardımsever. Zaten adam doktor olmuş yani, daha ne diyeyim.
Gu Wei de bence çok tatlıydı ama yukarıda da bahsettiğim gibi gereksiz bir ketumluğu var. Yani o son bölümlerde, doktorluk lisansının tehlikede olduğunu Zhixiao'ya söylese ne olurdu? Hem derdini paylaşmış olurdu, hem de araları bozulmazdı. Her şeyi kendi halletmek, kendi sırtlamak isteyen bir karakter ama bazen yükümüzü paylaşmamız gerekir.

San San (Daisy Li)

Bu kız hakkında pek iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Hazır mıyız? Bir kere bu ablanın inanılmaz yapay bir oyunculuğu vardı, gözlerini kocaman kocaman açıp garip bir mimikle bitirdi diziyi ama problem sadece bu da değil... Asıl problem rolü.
Bu kız dizide Zhixiao'nun arkadaşı, son bölümlerde de oldukça çekilebilir birisiydi ama ilk bölümlerdeki tüm sahnelerini sara atlaya izledim. Hayatımda hiç bu kadar büyümemiş, gelişimini tamamlamamış, hala on sekiz yaşında gibi davranan birisini görmemiştim. Bu kız abartısız, ama bakın abartısız, dizide en tahammül edemediğim ve beni çileden çıkartan karakterdi.
On sekiz yaşında olmayı biraz açalım. Arkadaşlık nedir, emektir. Destek olmaktır, sevgidir. Ama bu kız kafa yapısı hala lisede kaldığı için arkadaşlığı, arkadaşının hoşlandığı insanı tersleyip "Kendine gel onu çok üzüyosunn!!1!!1!1" falan demek olduğunu sanıyor. Dönüp dönüp Gu Wei'yi tersliyordu. Ya ablacım, ortada bir ilişki var, sen melek arkadaşının hatalı olmadığını düşünsen de öyle bi dünya yok. İlişkide iki taraf da hatalar yapar ve bunu "birlikte" çözerler, sadece ikisi. En sevmediğim şeydir üçüncü birinin ikili ilişkiye müdahalesi. Hepimiz çok şükür yetişkin bireyleriz, konuşup anlaşabiliriz. Başkasının yapmasına gerek yok bunu. Öyle yani. Neyse ki sonlara doğru kasmadı, sakinleşti de kendi hayatına odaklanabildi. Ay bir de bu kız dandik bir kafe açtı, ama tüm Çin de oraya gidiyor maşallah... Çok saçmaydı bu kısmı ya, Gu Wei'in annesinin buluş diye darladığı kızla orada buluşması mesela... Ölüm fermanını imzala daha iyi yani. 

Gu Xiao (Zhai Zi Lu)

Bu da Gu Wei'in kuzeniydi, bu kadar. Yani gerçekten o kadar ne yazsam bilemiyorum ki hakkında ahahaha Bunları ikinci çift olarak planlamışlar ama bir ben mi hiç alakadar olamadım herkes mi böyle bilmiyorum ama yani hiç ilgilendirmedi bu çift beni. Zaten ne yaptıklarını hiç anlamadım. Çıkıyorlar mı, flörtleşiyorlar mı, bu oğlan ne yapmak istiyor, San San böyle kafe yönetmeyi nereden öğrendi falan minvalinde sorular kafamda dolanırken bu aptal çocuk kafeyi ipotek ettirdiğinden dolayı işleri batırdı. Ya hem kazanovasın hem paranı kontrol edemiyorsun yani ana babana Allah sabır versin, tam bir sınav. Bir Gu Wei'ye bak bir de buna!

Gao Xi (Ma Yu Jie)

Dizimizin kötü karakteri gibi, ama değil gibi de. Gu Wei'yle aynı hastanede çalışan parlak doktorumuz, Gu Wei'nin ailesi için de ideal gelin adayı. Zaten yıllardır aynı yerlerde okuyup çalıştıkları için ikisi herkes için match olmuş kafada çoktan, yıllardır nişanlı gibi davranmış herkes ikisine. Kız oğlana yanık ama Gu Wei öyle değil. Bu kız da birkaç kere nifak tohumu sokacak oldu ikilinin arasına ama zaten dizideki iletişimsizlik yüzünden Gu Wei ve Zhixiao kendilerini defalarca imha ettiler bu kıza gerek kalmadı. Kötü karaktersin, sana gerek kalmıyo, olaya bak. İyi bir kızdı, yazık oldu. Umarım o da mutluluğu bulmuştur, ne diyelim.

Shao Jiang (Li Yun Rui)

Ay of, bak buna da hiç tahammülüm yok ya, sinirim zıpladı. Bir insan niye sürekli sırıtır, hayret fotoğrafta dümdüz durmuş... Shao Jiang tabi ki olması zorunlu olan ikinci erkek karakter. Lin Zhixiao buna platonikmiş, hatta konservaturadan üst sınıf, Zhixiao'ya çellist olma ilhamını veren kişi. Tamam önemli bir abimiz ama kız sana kaç yıl aşıkken sen ne yapıyordun acaba? Kız sevgili yapınca mı aklın başına geldi? Döndü geldi, kıza yürüyor amansızca. Öyle yani, Shao Jiang da böyle bi insandı. Ay ama bu Shao Jiang'ın şey sahnesi çok komikti, aşk itirafı akabinde reddedilmesi ve Zhixiao'ya bu durumu kendi sindireceğini söylemesi. Dedim ki acaba napacak? Keman çalmaya başladı içli içli ahahahah Tamam abi, en sanat insanı sensin, aşk adam, şair adam, romantik serseri, tamam ahahahahahsh

Genel Yorumum

Neleri beğenmedim, nelerin dozu kaçtı? Konuşalım.

Bölüm işi mesela, bir miktar dozu kaçmıştı. Ya kendine güvenmeyen, o kadar bölümde hiç tekrara düşmeyeceğine, hiç sıkmayacağına güvenmeyen senarist on altı bölüm yazsın geçsin, hiç kasmasın. Zaten yanlış anlaşılmaları, iletişimsizlikleri, o onu seviyor, yok beni seviyor, o ona platonik falan evrelerini geçmeleri bir yıl sürdü. Ben o ara o kadar sıkıldım ki uzun bir ara verdim. Belki güncel izlesem bu kadar sıkılmazdım ama inanılmaz sıktı. Hadi çözdüler dedik, bir türlü badireleri atlatamadılar ki! Ne sorunmuş vay arkadaş. Ne Almanya'sı bitti, ne yanlış anlaması, ne hasta yakını. Problem üstüne problem. O yüzden bu kadar bölüm hiç gerek yokmuş, boşu boşuna uzatmak için problem doldurup benim sinirlerimi bozduklarıyla kaldılar, mevzu pekala 20 bölümde de toplanabilirmiş.

Dizilerdeki iletişimsizlik sorunundan cidden tiksiniyorum artık. Yani her zaman çok can sıkıcıydı ama artık iyice sinirim bozulmuş durumda. İnsan gelişmiş bir varlık arkadaşlar ve yeni bir bilgi, konuşabiliyoruz! Gu Wei'in hasta yakınları tarafından suçlandığı bölümlerde her yaptığı mı yanlış olur arkadaş! Dünyan başına yıkılmış tamam, o halde sevgilinin ailesiyle buluşma bari. Hadi buluştun, kendini biraz zorla, biraz rol yap bir şey yap. Kızın babası zaten deli, nem kapmaya yer arıyor, bunun yaptığına bak. Hadi yine bir halt yedin, en azından kıza derdini anlat. Doğru düzgün konuşmadan eşyalarını toplayıp gidince 'wow gizemli adam' olmuyorsun, dümdüz kötü adam oluyorsun, sorry not sorry. Zhixiao da baştan haklıydı, sonra o da saçmaladı falan ayy deli ettiler beni.

Yukarıda da söyledim, ilişkide en katlanamadığım şey başkalarının müdahalesidir. Bu dizide de ondan fazla şey yoktu. Zhixiao'nun annesi, babası, Shao Jiang, San San, Gu Wei'in ailesi, Gao Xi falan derken hep bir üçüncü kişi durumu gördük. Salsanız mı bi insanları?

Zhixiao ile Gu Wei arasındakilerin de uzatıldıkça uzatılması canımı sıktı bu arada. Bir türlü kavuşamadılar, çok uzun sürdü.


Şimdi de, neleri sevdik neleri beğendik onu konuşalım.

Öncelikle çiftin kimyası ateş ediyordu, onu söyleyelim. Çok yakışmaları bir yana rolleri de çok uyumluydu. Lin Zhixiao'nun bıcır bıcırlığı, zıpırlığı ile Gu Wei'in içine dönük ve ağır başlı hali çok hoş bir kontrast oluşturuyordu. Extrovert ve introvert uyumu ahahahah İzlemeyi gerçekten çok çok sevdim. Zaten ikinci üçüncü çift beni zerre heyecanlandırmadı, ama bu çift gerçekten alev ateşti. Uyumlarını da bir kenara bırakalım, duyguyu öyle iyi geçirdiler ki. Bazen gerçek bir çifti izliyor gibi hissediyordum.

Sade bir senaryonun olması da beni mutlu etti. Yani sade derken şunu diyorum, büyük büyük entrikalar yoktu, saklanan büyük sırlar, çözülmeyen gizemler, çok kötü karakterler yoktu. Gao Xi mesela, bence gayet sevilesi bir kötü karakterdi. Bebeklikten beri evlenmesinin beklendiği bir adamı kızın biri gelip elinden aldı, bence o da yapması gerekeni yaptı biraz ahahahaha

Bana böyle yurtdışı mevzularıyla gelin! Gidilecekse ikisi de, gidilmeyecekse ikisi de! Bu arada burada şunu demeye çalışmıyorum, birisi diğeri için hayallerini ertelesin, hayır. Gerçek hayatta tabi böyle bir şey mümkün değil ama en azından dizilerde anca beraber kanca beraber yani, ya beraber gitsinler ya da gitmesinler. Burada da öyle oldu. Almanya'ya gidilecekti, gidilemedi, olay kapandı. Mis ya.

Final bölümü süperdi. Uzun zamandır hasret kaldık şöyle evli mutlu çocuklu sonlara. Güzel bağlamışlar yani kesinlikle. Gu Wei'ye babalığın çok yakışması peki??? Aksesuar gibi duruyor çocuk kucağında be insafsız!

Bir de finalde, Zhixiao'nun babasının mektupta bahsettiği anı çok tatlıydı ya. Ben de böyle anları çok severim. Geriye dönüp baktığımda böyle deli gibi eğlendiğim, gezdiğim ya da özel günler değil de hep böyle günler belirir aklımda. Sıradan, alelade bir gün. Ama o gün mutlaka çok sevdiğim insanlar yanımdadır ve ben o insanlarla o rutin günü yaşamaktan bile zevk almışımdır. İşte Zhixiao'nun babasının bahsettiği anı da tam böyleydi. Dizinin geneli böyleydi zaten. Çok büyük olaylar olmadan geçen çok sıralı günler. Ama bir şekilde izletti. Çiftin uyumu, olaylara karşı tutumları, başlarından geçenler. Dizinin büyüsü buradaydı bence. Sanki karşı komşuymuşuz gibi, öyle tanıdık, öyle yakından.

Bölüm sonlarındaki mini tiyatrolar çok tatlıydı. Oradaki halleri o kadar içtendi o kadar sıcaktı ki sanki cidden çiftlermiş biz o anları izliyormuşuz gibiydi. Küs oldukları bölümlerde bile o sahnelerde o kadar tatlışlardı ki yumuş yumuş oluyordum. Hem de görmediğimiz sahneleri falan da görmediğimiz oluyordu. Mini tiyatro sahnelerini de çok sevdim. Çok şirindi.


Hemen ost listesini de ekleyelim, benim favorim Fall In Love ve Darling Darling.

Yang Zi&Xiao Zhan-The Oath Of Love
Yang Zi-Liking Someone
Xiao Zhan-The Greatest Fortune: Bu şarkının bir de canlı versiyonunu paylaşayım da Xiao Zhan'ın muhteşem şarkı söyleyişini görün <3 Tık tık
Feng Xiyao-Imperfect Secret
Su Yunying-Darling Darling

Fall In Love orijinal ost listesinde yer almıyor ancak sosyal medya ya da youtube üzerinden ulaşabilirsiniz.

Romantik, izlerken yumuş yumuş olabileceğiniz bir dizi The Oath of Love. Tek sıkıntısı bir miktar uzun olması ama o sizin için bir problem değilse tereddüt etmeyin, başlayın, pişman olmazsınız. Tatlış bir çift uyumu ve çok tatlı sahneler sizi bekliyor!











Ya gerçekten duam belli duyan belli ama artık...








Bebek :3






Bu ne güzellik!


Şirineler :3






14 Ocak 2023 Cumartesi

Dizi Yorumu: Another Miss Oh


Uzun bir aradan sonra herkese merhabalar. Bugün burada yayınlandığı dönemde her yerde konuşulan, çok sevilen, ününü sonuna kadar da hak eden Another Miss Oh hakkında konuşacağız. Romantik komedi türünün hakkını sonuna kadar veren, çok eğlenceli, çok akıllıca yazılmış bir dizi.

Ben Another Miss Oh'a başlamayı çook uzun süredir düşünüyordum. Ama nedense bir replik görüyordum bir diziden, hop, ona başlıyordum. Yeni bir dizi çıkıyordu, konusu hoşuma gidiyordu, ona başlıyordum. Böyle böyle, bu diziye başlamam da ertelendi durdu, bugüneymiş nihayet piyango. Zaten Miss Oh rüştünü ispatlamış bir dizi, yayınlandığı sene de epey ses getirdi.

Another Miss Oh bence tamm bir romcom. Eğlenceli olay örgüsü, kendine has karakterleri, güzelce çizilmiş olan baş rolleri, kitap alıntısı gibi olan replikleriyle herkesin çok severek izleyebileceği bir dizi. Benim son zamanlarda izlediğim diziler içinde birini sevmenin nasıl bir şey olduğunu, aşkın nasıl bir şey olduğunu en iyi yansıtabilen, gösterebilen diziydi bence. Bu gerçekçiliğiyle de benden tam not aldı! İzleyecek dizi arayışında olanlara duyrulur.

Another Miss Oh
Yönetmen: Song Hyun Wook
Senarist: Park Hae Young
Yayıncı: tvN
Bölüm Sayısı: 18 Bölüm
Yayın Tarihleri: 2 Mayıs-28 Haziran 2016

Hikayemizin merkezinde iki Oh Hae Young var. Aynı lisede okuyan bu Hae Young ikilisinden birisi, Güzel Oh Hae Young (Jeon Hye Bin). Diğeri ise Sadece Hae Young (Seo Hyun Jin). Yıllar geçip büyüdüklerinde bizim Hae Young, yani Sadece Hae Young olan mutlu, iyi de giden bir ilişkisi var. Diğeri ise yıllar önce nikah masasında bir adamı terk edip yurt dışına gitmiş. Nikah masasında terk edilen yakışıklı beyimiz Park Do Kyung (Eric Moon) evlenecek olanı eski sevgilisi olan Hae Young sanıyor ve intikam almak için sarmaşığa ilk düğümünü atıyor. Bundan sonra karmakarışık olan hikayede her şey birbirine giriyor.

Yönetmen koltuğunda birçok diziye imza atmış olan Song Hyun Wook oturuyor. Ama dizinin asıl yıldızı senaristimiz Park Hae Young. My Mister'ın kitap gibi repliklerinin sahibi olan senaristimiz aynı zamanda geçtiğimiz aylarda yayınlanan My Liberation Notes'un da senaristi. Bu senarist benim için kitap alıntısı gibi özenli replikleriyle meşhur, ruha iyi gelen şeyler yazmakta usta. Bu özelliğini iyi bildiğimden, Another Miss Oh'a da büyüük heveslerle başladım.

-gelsin spoiler alert-

Park Do Kyung (Eric Moon)

Şimdikiler bilmez, hatta ben bile yetişmedim ama Shinhwa vardı bir zamanlar. Bir zamanlar dediğim de Sechs Kies, H.O.T., Fin.K.L. falan zamanları ha, altın zamanları sektörün. İşte Eric de o zamanların efsanelerinden Shinhwa'nın bir üyesi. Artık aktif olarak çok işleri olmadığından bilinmez ama ajummalar iyi tanır Eric'i ahahahaha
Şahsen ben diziyi izlemeden önce Eric'e bir ön yargı oluşturmuştum ama oyunculuğu gayet kendine hastı, kaptırdım gittim, hoşuma gitti.
Park Do Kyung, sesleri kaydeden bir yapımcı. Buna ne denir bilemiyorum, yapımlar için sesleri kaydediyor, ses montajını falan yapıyor. Eğlenceli de bir şeye benziyordu cidden. İşi gücü ses olduğu için kafayı da bozmuş hafiften, evdeki sesleri falan kaydediyordu, aaa manyak. Bununla aynı evde de yaşanmaz.
Do Kyung'un hikayedeki kilit rolü Güzel Oh Hae young'un eski sevgilisi olmak. Kız bunu düğünde bırakıp gitmiş ama açıklama falan da yapmamış. Do Kyung da ondan intikam alayım derken Sadece Oh Hae Young'un düğününü iptal edince ortalık tam anlamıyla çarşamba pazarına dönüyor efendim.
Do Kyung klasik kdrama erkeği. Soğuk, kibirli bir tip. Herkesin kusuru olur ama benim en sinir olduğum şey bu adamın asssla geri adım atmamasıydı. Ya hep mi peşinden koşturur bir insan, biraz da sen çabala, biraz da sen uğraş. Hiç olmadı bir özür dile ya, bu ne manyak bir tutum! Delirtti beni bu huylarıyla. Hadi artık kdrama erkeklerine alıştık ama bunu normalleştiremiyorum, herkes efendi gibi dilesin özürünü, affettirsin kendini. Kızın hayatının şirazesi kaymış, o da azıcık salak gitmiş bunu tüm ülkeye ifşalamış, zaten utanç içinde. Bu da haaala, püh... Yine de böyle konuştuğuma bakmayın, çok karizmatik birisi olduğu için affettim. Al işte, bana da güven olmuyo ahshahshsh

Bu oğlanın bir annesi vardı... Bir kerecik saçını başını yolmamış olmak dizideki tüm insanların hatası, beni bir kerecik dizinin içine ışınlasalar, hakkımı kadının saçını yolmak için kullanırdım, öyle de sinirlendim kendisine. Hadsiz ya. Kendine bakmadan Güzel Hae Young'un annesine takmış bir de. Son bölümde bu kadını da (tabi ki) sevimlileştirme politikası güttüler. 17 bölüm boyunca peşinde koştuğu Başkan Jang'a şekil şukul yaptı, biz de yedik. Neymiş, Başkan Jang, Do Kyung'a zarar vermiş, yok yav, çünkü sen hiç vermedin abla. Senin varlığın zarar ya Allah aşkına sen ne anlatıyorsun??

Oh Hae Young (Seo Hyun Jin)

Seo Hyun Jin'i çok beğenir, çok güzel bulurum. Ama bu dizideki saçları neydi ya, resme bakar bakmaz aklıma bu geldi, bu kadına yapılır mı?? Seo Hyun Jin'i bir tek You Are My Spring'de izledim. Orada da daha olgun ve sakin bir karakteri oynuyordu. Burada tam deliydi ya, tam.
Oh Hae Young, ya da lisedeki adıyla Sadece Oh Hae Young, lise yılları boyunca başka bir insanın gölgesinde kalmanın incitilmişliğiyle yaşamış bir insan. Sonraki yıllarda bunun etkisini çok hissetmese de güzel adaşının dönmesiyle daha çok hissetmeye başlıyor bu öfkeyi. Bir yemek şirketinde çalışıyor, iyi bir işi, düzenli bir hayatı var gibi görünse de pat diye düğün işi bozuluyor. Düğünü iptal edildiğinde aslında çok da etkilenmiyor bu olaydan ve hayatına devam ediyor gayet rahat. Do Kyung'dan da etkilenme hızına bakınca nişanlısına çok da yanık olmadığı sonucu çıkıyor ahahahah Do Kyung'un peşinden epey koşuyor Hae Young. Yani bu kızın çektikleri reva mıdır, az sürünmedi, Do Kyung da az değil.
Benim Hae Young ile ilgili tek sevmediğim şey tutarsız oluşuydu. Kimi zaman çok olgun kimi zaman çocuk gibi. Kimi zaman çok temkinli, kimi zaman çok fevri. Bu fevriliği de canımı sıktı mesela. Bir dur bir düşün, bu hareketim nereye gidiyor diye, ama yok. Asla düşünmüyor.

Ay bir de bu kızın bir annesi var, Kim Mi Kyung canlandırıyor. Ben bu kadını hep çok kontrolcü anne rollerinde izledim, bu rolleri de sevilir genelde ama ben anne rollerinin çoğunu sevmedim :( It's Okay That's Love'da da inanılmaz sinirlenmiştim rolüne. Hep çok kontrolcü, baskıcı ve manipülatif anne rollerini oynuyor. Burada da Hae Young'un hayatına inanılmaz müdahaleciydi. Bilmiyorum bir tek bana mı ters geliyor, benim annem asla bu kadar baskıcı davranmazdı bana, bazı şeyleri de düşe kalka öğrenmek gerekiyor. Hata yapa yapa, yara ala ala. Aman rezil olma, aman bizi rezil etme, onunla görüşme, utanmıyor musun diye diye ömür geçmez. Burada da Hae Young'un annesinden hoşlanmadım pek. Kızı önce eşyalarıyla sokağa at, nereye gitmiş umrunda olmasın, sonra çat kapı baskına git, Do Kyung'la olanları öğrenince kızı zorla eve geri getir. Oldu paşam, başka emrin. Kıza evinin eşyası gibi davranması sinirimi bozdu. Bir tutarsızlık, bir gerginlik. Ay teyze gölge etme, dedim en sonunda. Bir nefes aldırsa çok iyi olacaktı. O da haklı kendince ama ne bileyim, çözümleri yanlış. Artık üzüntüsünü ve sevgisini kızgınlık ve sertlik maskesi altında saklayan ebeveyn hikayesi de sıktı, yavan geliyor bana. Çocuğunu seviyorsan göster abi, niye düşmanın gibi davranıp sonra o benim canımm edebiyatına giriliyor anlamıyorum.

Oh Hae Young (Jeon Hye Bin)

Bu kadın bana inanılmaz tanıdık geliyor, sanki hep ikinci kadın rollerinde izliyorum gibi hissettim ama hiçbir yerde de izlememişim, biraz enteresan.
Bu da Güzel Oh Hae Young, bize ne faydası ne zararı oldu. Yıllar önce Do Kyung'la muhteşem bir ilişkisi varken sonra annesinin tehditleriyle ayrılmış. O aptal kadın da sanki bana sütten çıkmış ak kaşık, dinime küfreden müslüman olsa hikayesi tam. Bu Hae Young'un enayiliği de kadının dediğini kabul etmek olmuş yani sadece. İyi yan karakterlerden birisiydi, sevdik kendisini. Bizim Hae Young'un tepesi attıkça kızla dalaşması biraz komikti de. 

Park Soo Kyung (Ye Ji Won)

Bu kadının da çok fazla yapımı var ama ben nedense ilk defa burada izledim. Başarılı bir tiplemeydi bence, sevdim.
Soo Kyung hem Do Kyung'un kardeşi, hem de Hae Young'un patronu ama nasıl bir patron. Dizide normal adam yok ki bu olsun. Normalde mantıklı ve akılcı da bir insan, niye deli gibi yapıyo kendini hiç anlamıyorum. Bunun da derdi tasası vardı ama sonra dertsiz başına dert aldı, iyi de oldu. Bence Jin Sang'la zorlama ama sevimli bir çift oldular.

Lee Jin Sang (Kim Ji Suk)

Kim Ji Suk da atanamayan yan rol kontenjanının baş üyesi oldu resmen. Ama yine de ben, Personal Taste ya da Alice In Cheongdamdong'daki gibi rollerinden ziyade böyle sarsak, şapşal rollerini daha çok seviyorum. When The Camellia Blooms olsun, bu olsun, bir bölümcük konuk olduğu Work Later, Drink Now olsun...
Lee Jin Sang, Do Kyung ve Hoon'un arkadaşı ama sürekli bunların evinde kalıyo, gitmiyo asla evine çünkü yine kadın peşinde başına bir bela almış, istese de gidemiyo evine. Neyse efendim, hani olur ya bazı insanları daha bebeyken bile tanırsınız. O yüzden bunlar bir gün içince, akılları başındayken asla olmayacak bir birliktelik oluyor Soo Kyung ile aralarında. Arada bebek olmasa Soo Kyung söylemeyecekti Jin Sang'a, hatta bebeği bile söylemeyecekti ama çaktırdı en sonunda. Çok garip bir çift olsalar da tekrarlıyorum, bence sevimlilerdi.

Han Tae Jin (Lee Jae Yoon)

Adamdan sayıp posterini yapmışlar, ekleyelim biz de... Weighlifting Fairy Kim Bok Joo'nun doktor civanımı olan Lee Jae Yoon burada kötü adam rolünde.
Oh Hae Young'un nişanlısı olan Tae Jin, hem kızdan rezil bahanelerle ayrılıyor hem de başkalarını suçluyor. Tamam Do Kyung da çok masum sayılmaz ama Başkan Jang hepinizle oynamış işte, piyonsunuz adam için. Hadi her şeyi geçtim, yardımcın gözünün önünde oyun oynamış sana, onu da mı anlamadın, sen bu şirketi neyinle yönetiyordun acaba??? Gereksiz bir karakterdi bence. Ama hikaye için lazımdı, geçelim.

Genel Yorumum

Öncelikle sevmediğim, kafama yatmayan bir iki şeye değinelim.
Yukarıda da dediğim gibi, Do Kyung ve Hae Young ilişkisini çok sevmekle beraber sevmediğim tek bir nokta vardı, dengesizlik. İlişkilerinin dinamiği aşırı dengesizdi. Başından beri ne zaman bir kriz olsa, anlaşmazlık olsa üstüne giden hep Hae Young, peşinden koşan hep Hae Young. İlişkilerinin başlangıcı, aşk itirafı falan ne varsa Hae Young'un zorlamasıyla olan şeyler. Do Kyung'un suçlu olduğu durumlarda bile beyimiz asla geri adım atmıyordu. Ya kızın düğününü mahvetmişsin, çök özür dile işte, ölmezsin! Bir son bölümlerde uğraştı etti, o da olması gerektiği kadar değildi. Gururun fazlası da zarar. Gururuna tahammül edebildiğim tek erkek Mr. Darcy, gerisine asla tahammülüm yok ahahahah

Son sahneye yine o araba kazasının sıkıştırılmasını da sevmedim. Son sahnede koştur koştur yapılacak iş olmaması bir yana, Lee Byung Joon'un hayata dönmesi falan da yani... Kaç yaşında adam, Do Kyung'un hayatı bu adama bağlıysa işimiz yaş yani. Biraz gereksiz aksiyonlar bunlar. Yine de Do Kyung'un gördüğü vizyonları gayet temiz açıkladılar, ben tam çözülmez ve aklımızda soru işareti kalır diye korkuyordum açıkçası.


Sevdiğim şeylere gelelim.
Lisede über popüler olan şanslı azınlıktan biriyseniz bilemem ama şahsen ben değildim. Kendi halinde bir arkadaş çevresi olan, liseyi hep gülerek, burnumda tüterek özleyen biriyim. Evet çok kötü deneyimlerim olmadı ama herkesin ölüp bittiği şimdinin tabiriyle "it girl" bizim zamanımızdaki tabirle ise "popi" olmadım hiç. Sosyal aktivitelere falan katılan, sınıfta varlığı belli olan biriydim ama benim hamurumda yok böyle popülerlik işleri falan. İşte Another Oh Hae Young, biraz abartarak da olsa, arkada kalan o kısmı, yani bizleri çok iyi yansıtıyor. Lise hayatın en acımasız dönemlerinden de biridir ayrıca. Orantısız vücutlarımız, kontrolsüz gelişimimiz ile hiçbir şey istediğimiz gibi olmaz, birbirimizi de eleştirir dururuz. Dedikodular, "Ben ona bakmam." söylevleri, "o bana bakmaz." söylemleri, onun sivilceleri bunun kısa boyu derken birbirimizi incitir dururuz. Her ne kadar çok özlesem de o günleri, bazı acımasız akranlarımı aynı zevkle anamıyorum maalesef. Bu dizi de o günlere biraz ışık tutuyor aslında. Bizde bu kadar ayyuka çıkmamıştı gerçi bu zorbalık işleri o zamanlar. Koreliler yıllaaar oldu hala bu problemlerle uğraşıyorlar. Şimdi durum çok farklı tabi, ben kendi lise yıllarımdan bahsediyorum.
Sonuç olarak lise günlerinin küçük alınganlıkları, problemleri ve sorunlarının böyle portresinin çizilmesini çok sevdim. O yıllarım geldi aklıma, her şey ne kadar önemliydi! Her sorunumuz ne kadar önemli görünürdü.

Eric Moon ve Seo Hyun Jin'in kimyası şaka mıdır? Yani dizinin senaristi harikalar yaratmasaydı ve çok dandik bir hikaye olsaydı bile bu çiftin uyumu bir yere götürürdü diziyi, o kadar da netim. Yan yana durdukları sahneler bile efsaneydi, inanılmaz yakışmışlar. 

Portre olarak çizilen karakterleri sevdim. Zaten artık eskisi gibi masum-iyi esas kız tiplemelerini çok az görür olduk ama yine de Hae Young gibi tatlı kaçık karakterleri izlemeyi çok çok seviyorum. Do Kyung'un karakterinin çok farklı çizgileri yoktu ancak Hae Young'u gerçekten çok sevdim. Güzel olan Hae Young'un da bu şekilde çizilmesi hoşuma gitti. Saçma sapan kötülükler peşinde koşmayan, son derece gerçekçi çizilmiş bir karakterdi. Mesela şey de çok gerçekçiydi, Hae Young'un üstünde çok güzel olmasından kaynaklı bir baskı vardı. Bu baskı yüzünden herkese şirin olmak zorunda hissetmesi, hep doğru davranmak zorunda kalması Kore toplumu için çok gerçekçiydi. Her gün görüyoruz, azıcık kendisi gibi olmaya kalkan idoller, aktör ve aktrisler sevilmiyor ve hemen linçleniyor. 

Dizinin bir ilişkiyi ele alış şeklini beğendim. Mesela Hae Young ve Do Kyung ilk çıkmaya başladıklarında, Do Kyung'un yemek çadırında birden Hae Young'u öptüğü sahne ne kadar gerçekçiydi. İlişkinin başındaki çiftler genelde sürekli bir şekilde temas halinde olmak ister, hepimiz yaşadık böyle şeyi. Kdramalarda yıllardır masumuz, çok safız ayağına emekli albay samimiyetiyle ilişki yaşayan çiftlerden çok sıkılmıştım cidden artık. O yüzden Do Kyung ve Hae Young'un ilişkisinin gerçekçiliği çok ilgimi çekti. Zaten senaristimiz artık gerçekçilik konusunda çığır açtı, biliyoruz, tanıyoruz. Kalite asla tesadüf değildir :)

Romcomlarda şimdiye kadar birçok hikaye izledik. Bu aşk hikayeleri içinde çeşit çeşit olanlar vardı. Ama aşkı gerçekten yaşayarak yazan adam belli oluyor. Another Miss Oh'un senaristi de bunlardan biriydi bence. Aşka dair öyle güzel tespitleri vardı ki. Oh Hae Young'un duygularını sonuna kadar yansıtmasını çok çok sevdim. Tüm replikler, duyguların ifadesi, Hae Young'un eğer Do Kyung'la görüşemezse onu çok özlemekten öleceğini söylemesi falan, ay çok güzeldi ya. Hae Young'un ayaklarını acıtan ayakkabıları giyerek aşk acısını biraz olsun unuttuğunu söylediği kısımda aklıma Just Between Lovers geldi. Sang Man da orada, ağır ayakkabıları giymeyi sevdiğini, çünkü çıkardığında gelen o hafiflik hissini hissetmeyi sevdiğini söylemişti. Hoş bir anımsama oldu benim için, canım dizi <3

Dizi, başlardaki giriş kısımları bittikten sonra tam anlamıyla şahlandı benim için. Hae Young'un ışığı kapatınca ayağını vurduğunu, düştüğünü fark eden Do Kyung'un evde vardı diyerek yepyeni gece lambasını hediye etmesi, kuryeden korkan Hae Young'a kapıya koyması için bir çift ayakkabı vermesi, Hae Young koşup koşup kucağına atladığında tutmamak için elindekileri daha sıkı kavramasına rağmen her şeyi bırakıp sarılması... Ama favorim son bölümlerdeki "Şu an bile sana sarılmamak için kendimi zor tutuyorum." dediği sahneydi. Sen seviyorum demesen de olur Do Kyung...


Öyleyse, sırada OST listesi var, onları da paylaşalım hemen.

WABLE-Little Miss Sunshine
BEN-Just Like A Dream
Seo Hyun Jin&Yu Seungwoo-What Is Love?
Roy Kim-Maybe I
Jung Seung Hwan-If It Is You
Lee Seok Hoon-I'll Be There (SG Wannabe)
The Black Skirts-As I've Waited, More: The Black Skirts bu OST işini iyi biliyor. Romance Is A Bonus Book için yaptıkları OST da bir harikaydı biliyoruz ki. Bu şarkı da çok çok güzel.
Kim EZ-Scattered

Tam bir romantik komediydi ya. Son derece gerçekçi yazılan karakterleri, birbirini kovalayan keyifli olayları, komedisinin de, dramının da, aşkının da tam kararında yazılmasıyla, nispeten yeni olmasına rağmen eski kdramaları anımsatıp o tadı vermesiyle, neden 2016'nın en iyilerinden biri olduğunu anladım sanırım. 18 bölüm akıp gidiyor ve akılda birbirinden nefis replikleri, sahneleri ve karakterleri kalıyor. 
















"Her şey bir gün kaybolur, bunu kabullenirsek gereksiz şeyleri takıntı yapmayız."



" 'Büyütülecek bir şey değildi' demek yerine, 'iyi olacağım' demek yerine, aynı acıyı yaşayan başka birinin olması daha rahatlatıcı."