10 Temmuz 2020 Cuma

Dizi Yorumu: Weightlifting Fairy Kim Bok Joo

Merhabalaaar ballı lokma tatlıları!
Neler yapıyorsunuz bakalım? Mevsim yaz, ortalık cayır cayır yanıyor cidden, denize de gidemiyoruz koronavirüs yüzünden, o yüzden tüm gün minimum hareketle, elimde yelpaze dizi izliyorum.

Geçenlerde de yayınlanalı epey olmuş olsa da benim bir türlü izleyemediğim Weightlifting Fairy Kim Bok Joo'yu izlemeye karar verdim. Çok kısa bir sürede de bitirdim diziyi, çünkü çok çok sevdim <3 Öyle şirindi ki...

21 yaşında olduğum için, bu tarz üniversite dizilerini çok seviyorum. Çünkü yaşananlar, problemler, yaşın getirdikleri o kadar tanıdık, o kadar bilindik ki, ayrı bir tat alıyorum bu yaş grubunun konu alındığı dizilerde. Kendime farklı paylar çıkarabiliyorum, karşılaştırma yapabiliyorum, güzel bir takım tesadüfler yaşayabiliyorum, o yüzden bu tip üniversite dizilerinin yeri bende bir ayrı oluyor, bu dizi de öyle oldu. Bir de işin içine ulaşılması istenen hayaller, umutlar ve hedefler girmiş, yeme de yanında yat olmuş yani anlayacağınız <3

Dizi 'feels good' denilen bir kategoride. İyi hissettiriyor, gülümsetiyor, kendinden bir şey bulduruyor. Tüm olaylar güzel bir akış içinde aktarılıyor, heyecanlı ve dengeli. Sevdim işte dostlarım, çok sevdim <3
Weightlifting Fairy Kim Bok Joo
Yönetmen: Oh Hyun Jong, Nam Sung Woo
Senarist: Yang Hee Seung
Kanal: MBC
Bölüm sayısı: 16
Yayın tarihi: 16 Kasım 2016-11 Ocak 2017

Dizimizin künyesi kısaca böyle, magazinsel kısmı, bu diziden sonra arkadaşlık ilişkileri aşka dönüşen Nam Joo Hyuk ve Lee Sung Kyung çifti. Ama malesef dört ay sonra ayrıldıklarını açıklıyorlar, seri üzgünüm... Pek yakışıyorlardı.

Konuya gelecek olursak, çocukluktan tanışan Kim Bok Joo ve Jung Joon Hyung aynı spor üniversitesinde bir tesadüf sonucu tekrar karşılaşırlar. İlk tanışmada birbirlerini tanımazlar ancak Bok Joo'nun, Joon Hyung'un mendilini vermek için gittiği kapalı havuzda yaşadığı küçük bir kaza ikisine de geçmişi hatırlatır. Dizi Kore'nin Milli Haltercisi olan Jang Mi Ran'ın hayatından esinlenmiş.

-yazının devamı eser miktarda spoiler içerir.-


Kim Bok Joo (Lee Sung Kyung)
 

Bu benim Lee Sung Kyung'u ilk izleyişimdi öncelikle. Kendisinin diğer yapımlarını izlemeyi düşünüyorum, Cheese in The Trap'i izlemeyeceğim çünkü birincisi o dizide yapımcıların Park Hae Jin'e yaptıklarını Park Hae Jin affetse ben affetmem, ikincisi yeterince kötü final izledim yenisine ihtiyacım yok, teşekkürler.
Kim Bok Joo Haneul Üniversitesi Halter Bölümü'nde 2. sınıf öğrencisi. Halter ekibi de dünyalar tatlısı bir ekip. Her ne kadar temelde bireysel bir spor olsa da, inanılmaz bir takım ruhu var. Profesör Yoon ve Choi Koç'a bittim <3
Dış görünüş itibariyle Lee Sung Kyung'un Bok Joo gibi neşeli, avare, 'tomboy' diye tabir edebileceğimiz bir karakterin altından bu kadar iyi kalkabileceğini düşünmüyordum ama bayıldım! Bir kere o hareketleri, göz devirmeleri, mimikleri... Kim Bok Joo swag! Nam Joo Hyuk'la olan uyumlarına ise diyecek yok, dünyalar tatlısı bir çift olmuşlardı.
Kendisine çok çabuk sinirlenmesi, hemen ateş alması, düşünmeden hareket etmesi, ilk bölümlerdeki benmerkezci tavırları ve Joon Hyung'a kötü davrandığı bölümler konusunda biraz kızsam da genel olarak çok sevimli bir karakterdi. Sevecen, korumacı ve arkadaşlarına bağlıydı. Çalışkan ve yardım sever karakterini çok sevdim. Aynı zamanda çok içtendi, doğaldı, sevimliydi. Ama halter kısmının pek inandırıcı olmadığını söyleyebilirim, o kürdan gibi bileklerle ne halteri bebiş, ben daha halterciyim bence.
Lee Sung Kyung'un oyunculuğu da bir övgüyü hak ediyor bence. Bok Joo'yu resmen yaşamış. O heyecanlı tavırlarını ve mimiklerini bir süre unutamam. Zaten kendisini bir peri kızı kadar güzel bulurum. Gözlerinin de hastasıyım.



Jung Joon Hyung (Nam Joo Hyuk)

Nam Joo Hyuk'u da ilk izleyişim, ama... Pamuklara mı sarsak seni?
Jung Joon Hyung da Haneul Üniversitesi'nin Yüzme bölümünde 2. sınıf öğrencisidir. Kendisi çocukluk travması sebebiyle yüzme yarışmalarında hatalı çıkış yaparak diskalifiye oluyor. Bunu yenmeye çalışıyor. Travması da, annesi küçücükken kendisini amcasının evine bırakıp Kanada'ya gidiyor. Joon Hyung yengesine anne, amcasına baba, kuzenine ise abi diyerek büyüyor. Öyle şirinlerdi ki <3 Bayıldım aileye. Ve Joon Hyung da inanılmaz seviyordu onları, hele o yengesinin muhteşem anneliği, Joon Hyung'un da onu belki kendi annesinden bile daha çok sevişi, vallahi ağliciim...

Joon Hyung karakteri... Ya gerçekten böyle bir sevimlilik yok! Kendisi benim açık ara favori karakterimdi ve diziyi taşıdı gerçekten. Bok Joo'yu hatırladıktan sonra "tombiş" diyerek peşinden gezmesi, arkadaşlık etmesi, sınırsız neşesi ve sevimlilikleriyle çok şirin bir karakterdi. Beni germedi, mantıklıydı, bunu niye yaptı ki şimdi dediğim tek bir hareketi olmadı. Ve Bok Joo'ya o kadar iyi destek oldu ki, hiç göstermese de çok düşünceli bir karakterdi. İnanılmaz sevdim ben Jung Joon Hyung karakterini. Küçük, sevimli kıskançlıklarına bayıldım. Dizinin son bölümlerinde tatlılık potansiyeli daha da artmıştı. Her hareketi çok düşünceliydi, yerler seni.
Aile ilişkilerine ise bittim. Ne sevimli bir aileydi. Ailesiyle olan tüm sahnelerini çok severek, eğlenerek izledim.
Nam Joo Hyuk ise rolün altından öyle güzel kalkmış ki, sanki gerçekte de böyle bir insanmış gibi hissettiriyor. Adeta yaşamış rolü, yaşatmış. Hele o gözleri. Böyle şefkatle bakan, gülümseyince gözlerinin içi gülen bir oyuncu görmemiştim uzun süredir. Hani derler ya, bakışlarından bal akıyor diye. Öyle bakıyordu. Güldüğündeki o samimiyetini hissettim ben.
Nam Joo Hyuk'un da aynı Park Seo Jun gibi böyle zıpır rollerin adamı olduğunu düşünüyorum. Pek yakışıyor bu tarz roller üstlerine.



Jung Jae Yi (Lee Jae Yoon)

Dooktor civanım, doktor doktor civanıım. 16 bölümdür bu espriyi yapmayı bekliyorum, ne sandınız?
Lee Jae Yoon dizide Jung Joon Hyung'un abisi Jung Jae Yi rolüne hayat veriyor. Aslında kuzeni ama, Joon Hyung küçük yaşta evlerine bırakılınca, abi kardeş olarak büyüyorlar. Jung Jae Yi'nin bir zayıflama kliniği var, ne diye doktor doktor dediklerini anlamadım, bana sorarsan bal gibi diyetisyen işte.
Doktor Civanım yakışıklı, Doktor Civanım uzun boylu ve karizmatik. O yüzden Bok Joo da adamı görür görmez ona ve bilmem kaç metre derinliğindeki gamzelerine vuruluyor. Tabi adam bir de Bok Joo'nun hassas noktasından vuruyor. Bok Joo'yu makyaj masasını sırtlamış görünce yardım teklif ediyor. Bok Joo pata küte düştü tabi o sırada. Çünkü halterci olduğundan dolayı kimse ona kadın gözüyle bakmıyor, yardım teklif etmiyor, bunun eksikliğini yaşıyor kız.
Hah işte ızdırabımız ondan sonra başlıyor. Adama saniyede bin tane yalan atan Bok Joo her yakalanma tehlikesi geçirdiğinde ben yoruldum. Bir de yalan yalanı doğurur derler, öyle devam ediyor yalanlar. O kadar uzun sürdü ki bu platoniklik mevzusu, bir iki kere başrol kim diye kontrol etme ihtiyacı duydum. Ama onun dışında Jung Jae Yi hoş bir karakterdi, Ah Young'la olan ilişkisini sevdim. Joon Hyung'a abilik yapışını ise gözümde yaşlarla izledim, o nasıl bir kardeş sevgisidir, yerler.
Bir ara Jung Jae Yi de Bok Joo'dan hoşlanacak da ortalık karışacak diye çok korktum ama zaten 1500 bölüm boyunca Bok Joo'nun Jung Jae Yi'nin peşinden koşmasını izlediğimiz için şükür ki ona vakit kalmadı. İyi biriydin Jung Jae Yi, Bok Joo'nun maçına elinde çiçeğinle gelmen biraz gavatlıktı, ama senin canın sağ olsun.



Song Si Ho (Kyung Soo Jin)

Hah, bu da bir başka acıların kadını... Song Si Ho herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı, kurtlar sofrasından az hallice ritmik jimnastik takımının eski efsanelerinden. Milli Takımın kapısından dönmüş. Ama gerek yaşının ilerlemesi olsun, gerek hayatındaki problemler olsun, o eski halinden eser yok şimdi yani. Jung Joon Hyung'un eski sevgilisi ama Taereung'a giderken çocuktan ayrılmış. Sonra pişman oluyor tabi ama Joon Hyung eski Joon Hyung mu? Değil asla.
O kadar gold premium kötüler izledim ki, şu kıza kötü demeye dilim varmıyor, ki son bölümlerde gayet de sevilesi bir karakterdi. Aynı zamanda hayatı o kadar zor ki, kızamıyor da insan. Ailesi dağılmış ve kendini suçluyor, hep belli bir kiloda kalması gerekiyor ve bu kiloda kalabilmek için aç kalıyor, vücudu mahvoluyor, tek şansı jimnastik ama artık eskisi kadar iyi değil, üzüldüm yani Song Si Ho'ya da. Yalnız buna yanık bir karakter vardı, Joon Hyung'un azılı düşmanıydı. Finalde Joon Hyung ve ikisini kanka olmuş gördük de, Si Ho'yla ne durumdalar bilmiyoruz, o biraz havada kaldı sanki.
Tek kötü icraati Joon Hyung ve Bok Joo'nun samimiyetini kıskanıp diyet işini açığa çıkarması ki eline sağlık, onu da yapmasaydı 16 bölüm Jung Jae Yi'yi izlerdik herhalde ahahaha
Şaka bir yana cidden kötü bir karakter değildi yani. Son bölümlerde Bok Joo ile arası çok iyiydi. Ritmik jimnastiği şakk diye bırakması da çok havalıydı. Ama o Soo Bin'in saçını başını yolmadan bıraktı, teessüf ederim, benim çok içimde kaldı.



Dizide ana rolleri olmasa da, bence ana rollerden daha fazla sahne aldılar ve çok da iyi iş çıkarttılar, o yüzden bu bebişlerden de bahsedelim.
Jeon Joon Hyung'un arkadaşı Jo Tae Kwon rolünde Ji Il Joo'yu izledik. Kendisini daha önce Hello My Twenties'te izlemiştim, tamm bir yavşaktı. Burada da aynı ahahahs. Yok yok, sevimli bir karakterdi, ama her salatalığım var diyene elinde tuzlukla koşuyordu yani, gevşek bir karakterdi. Yine de sevdim, renk kattı. Özellikle ponpon kız olduğu zaman ahahaha

Kim Bok Joo'nun can dostları, kardaşları, yoluna yoldaşları olan Lee Sun Ok ve Jung Nan Hee rollerinde de Lee Joo Young ve Cho Hye Jung'u izledik. Oyunculukları harikaydı, hele Nan Hee'yi canlandıran Cho Hye Jung'a hayran kaldım, ne sevimli hareketler onlar. Cho Hye Jung, acaba Messi'yi seviyor olabilir misin ;)
Ancak bu iki arkadaşı çok sevimli bulsam da yer yer kızdığım da oldu. Best friendleri Bok Joo gibi anlamadan dinlemeden olayın ortasına dalıyorlardı, kızım bir dur bir araştır. Joon Hyung'un ocağına incir ağacı dikmişlikleri de vardır, acın acımızdır Jung Joon Hyung...


Dizide bok atabileceğim çok az şey var gerçekten.
Bunlardan birisini yukarıda elli ayrı yerde belirttiğim üzere Kim Bok Joo'nun Jung Jae Yi'ye olan platonik aşkının çok uzatılmış olması. Yani el insaf arkadaşlar dizi 16 bölüm, biz 12 bölümünde bu olayı izledik, biraz abartmadınız mı acaba? Bir de o yüzden Bok Joo'nun doktora olan hisleri ne ara bitti de ne ara Joon Hyung'dan hoşlandı bu çok aceleye geldi bence. Doktorun olayını en fazla 10. bölümde tamamen çözselerdi çok daha mantıklı olurdu bana kalırsa.

Ha bir de final bölümü süperdi ancak başındaki o ekşın, o kovalamaca, o yanlış anlaşılmalar silsilesi, hıyanet sarmalı çok gerekli miydi cidden? Finalde niye bunları izledik arkadaşlar biz? Neyse ki çabuk çözüldü. 

Bir diğer şey ise tamamen şahsi, YÜKSELTİN ÇITAYI ALLAH KATINA DA YÜKSELTİN!
ahahahas. Eleştirecek başka bir şeyim yok efendim, övme kısmına geçelim.
Şimdi öncelikle dizinin ele aldığı şeyi övmek istiyorum. Bize sadece bir aşk hikayesi izletmediler. Hepimizin yaşadığı kaygılar, gençlik sorunları, hayaller, umutlar, hedefler, bunlar için gösterilen çabalar, arkadaşlık ilişkileri, takım çalışması ve buna benzer daha bir çok güzel konuya değinildi tüm bölümlerde. Bir gençlik dizisinden başka ne isterim ki?

Hiç bir olay gereksiz uzamadı (malum olay hariç :P) Maks bir bölümde çözdüler çoğu olayı. Bu da izleyiciyi üzmedi, sıkmadı. Gayet iyiydi.

Bok Joo'nun babasının ilişkiyi öğrenip ortalığı karıştıracağını düşündüm, o da olmadı çok şükür. Gerçi bölüm yetmedi :P

Uzun uzun anlatmama bile gerek yok, Bok Joo'nun arkadaş grubunun ilişkisi ve halter takımının ilişkisi çok güzeldi.

Profesör Yoon ve Choi Koç'un kavuşması beni, benim diyen çiftlerden daha çok mutlu etti, ilk bölümden beri yılmadan şipliyordum Allah affetsin.

Joon Hyung'un ailesine ayrı vuruktum. Annesi Joon Hyung'u çok küçükken amcasına bırakmış ve Kanada'ya gitmiş. Amcası ve yengesine sürekli anne ve baba demesi, abisiyle olan ilişkisi, yengesinin onu kendi çocuğundan ayırmaması. O kadar tatlılardı ki. Son bölümlerde Joon Hyung, ağır şeyler söylemesi üzerine, annesinin (yengesi olan) tokat atmasıyla evden sinirle çıkıp gitmişti. Kadına neler söyledi, kadın yine onu düşünüyordu, yanlış yaptık diyordu, çok gerçekti ya ilişkileri. Ben kendi kuzenlerimle bu kadar iyi anlaşamıyorken (umarım burayı okumuyorsunuzdur kuzenlerim??) yengesinin Joon Hyung'un üstüne titremesi çok güzeldi. Joon Hyung'un abisine "Bana diğer abiler gibi kızmadığın, bağırmadığın için kendimi hep yabancı hissettim." dediği yer de yine beni biraz ağlattı.

Dizide cehenneme kombine alacak kadar kötü karakter olmamasını sevdim. Si Ho mesela, dizinin kötüsü olarak anlaşıldı baştan ama değildi. Ufak tefek kıskançlıklar, onda bazı şeyleri tetikledi ama hangimiz böyle ufak tefek şeyler yapmıyoruz ki. İnsanların sadece iyi ya da sadece kötü olması çok ütopik, o yüzden Kore dizilerinde meleksi başroller ve kötülükten ölecek olan yan roller bence dizinin inandırıcılığını azaltıyor. Mis gibi slice of life işte. Herkes kendi işine gücüne bakıyor, kimse durduk yere birbirinin kuyusunu kazmıyor (ritmik jimnastik takımını saymayalım ahaha)

Ve benim için yine çok önemli şeylerden birisi, saçma sapan ayrılık girmedi işin içine. Kore dizilerinde bir ara, dizi sonunda ayrılmalı son on dakikada kavuşmalı dizi yazmayanları senarist saymıyorlardı heralde, başka açıklaması yok çünkü hepsinin aynı olmasının. Mis gibi şovsuz ayrılıksiz dizi izledik. Haa tabi zaten kavuşmuşlar 12. bölümün tee sonunda, bir de ayrılsalardı kanal binasını basmaya giderdim o ayrı.

Final, işte o final. Saatlerce övesim var. Final nedir, budur işte ey ahali, görün, öğrenin. O başa koydukları saçma atraksiyonu geçersek, final çok güzeldi. Hiçbir şey havada kalmadı, gayet netti, mis gibi mutlu sondu valla hiçbir şey söyleyemeyiz.

Tüm bu saydığım unsurlardan dolayı diziyi ayıla bayıla izledim yani arkadaşlar. Çok güzeldi çok.

Genel olarak OST listesi tam böyle bir dramaya yakışır tarzdaydı. Sevimli, orta tempolu, baharı çağrıştıran parçalar. Favorilerimi bırakayım şöyle aşağı. Ben en çok Again Again Again'i sevdim.

Lee Jin Ah-Again Again Again


Kim Min Seung-From Now On


Jamie-Somehow



Lee Hae In-Permeate


Pekii, bu kadar hakkında yazdık, çizdik. Sadede gelirsek, ben bu diziyi tavsiye eder miyim? Kesinlikle ederim :3 Eminim bitince yüzünüzde tebessüm oluşturacak, bazı çıkarımlar yapacağınız, kendinize olan inancınızı güçlendirecek bir yapım olacak. Bazı sahnelerini tekrar tekrar izlemek isteyeceğinize eminim. Başlarken hiç tereddüdünüz olmasın, su gibi akıp gidecek. Mutlaka izlenmesi gerekiyor bence:3



"Herkes gençlik yıllarını harcar durur. Toy olduğumuz için her şey daha güzel, geçirdiğimiz vakitler daha parlak olur. Kaybedecek bir şeyimiz olmadığı için korkmuyoruz ve her şeye sahip olabileceğimiz için kalplerimiz çırpınıp duruyor. 24 yaşındaki gençlik. Ben henüz 24 yaşımda değilim ama şimdiden daha mükemmelim."
-Kim Bok Joo





"Suuweeg!"


Şirinliğe bak şirinliğe :3


Sadece birazcık Lee Sung Kyung'un güzelliği hakkında konuşabilir miyiz, teşekkürler.
Nesiniz siz, kimyası en iyi tutan çift falan mı??

Mahvoldum...

"Beni öpersen koşarım." demişti ahahaha

Uwu krizine girdim :3



"21 yaşındaki toy ama istekli gençlere ve daima genç kalanlara teşekkürler. Siz, müthişsiniz!"


6 yorum:

  1. Her kelimesine katılıyorum. Müthiş diziydi :)
    Uncontrollably Fond dan sonra girdiğim depresyondan aldı çıkardı beniii. Hayat enerjimi tekrardan buldum resmen. Suweee

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için çok teşekkür ederim :3 Depresyondan çıkmak için doğru seçim değil mi ama :) Gerçekten çok sevimliydi, Suweeg!

      Sil
  2. Lee Sung Kyug-nun başrol olmasada oynadığı bir dizi de var İt is okay that is love diye onu da izleyin. Çok güzel dizi. Ve bloğunuza BAYILDIM. Çıkamıyorum sabahtan beri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim <3

      Sil
  3. yaa blogunu bu yazıyla keşfettim, merhabaa!!öncelikle bu harika yazı için teşekkürler gayet açıklayıcı ve dizi üzerine kaliteli bir yorum olmuş. blogunu takibe alıyorum, dizilerden sonra burdayım artık :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, güzel yorumun için çok çok teşekkürler :) Ne demek, her zaman bekleriim!

      Sil