15 Aralık 2020 Salı

Dizi Yorumu: Because This Is My First Life


Melabaa melaba. Bugün sizinle tatlıış mı tatlış bir dizi olan Because This Is My First Life'ı konuşacağız. En son izlediğim dizi Moon Lovers olunca, tahmin edebileceğiniz gibi tarihi depresyonumdan sıyrılmak adına şöyle entrikasız, çerezlik ve Netflix'te olan (burası çokomelli) bir dizi arayışına girdim. Ha laf arası gelmişken, bu dizi özelinde konuşursam Netflix'in çevirisi gerçekten kötüydü. Eğer her yerinden bahis sitesi reklamı fırlayan sitelere tahammülünüz varsa düzgün çevirisiyle izleyin. Benim yoktu, yarısını kulak aşinalığıyla çevirdim ahahahah

Yaşım ilerledikçe (böyle konuşunca da 21 yaşında değilim gibi oldu) bu tarz slice of life dizileri daha çok sevmeye başladım. Kaygılar ortak, olaylar ortak, benzer problemlerimiz var hayatta, o yüzden insan daha iyi çıkarım yapabiliyor. Tamam, günümüzden Goryeo'ya ışınlanan bir kızın hikayesi gerçekten ilgi çekici olabilir, ama kaçımız 4. Prens'le fingirdeyebiliriz şimdi Allah aşkına ahahsahsh



Because This Is My First Life / This Is Our First
Yayıncı: tvN
Bölüm sayısı: 16
Yayın tarihi: 9 Ekim-28 Kasım 2017
Senarist: Yoon Nan Joong
Yönetmen: Park Joon Hwa

Dizinin konusu hakkında konuşursam, dizi liseden beri arkadaş olan üç kızın hayatı ve yaşadıkları çevresinde şekilleniyor. Dizinin baş rolü olan Yoon Ji Ho (Jung So Min) Seul'de arkadaşının sevgilisi aracılığıyla bir ev kiralar. Yanlış anlaşılmalar sonucu Nam Se Hee'nin (Lee Min Ki) evini kiraladığını evde karşılaştıklarında fark ederler. Ne yapacaklarına karar vermeleri zor olacaktır. 

Devamı çok spoi sayılmadığı için orayı da anlatayım bari. Ji Ho'nun ucuz bir eve, Se Hee'nin de sorumluluk sahibi yüksek bir kiracıya ihtiyacı vardır. Bunlar aynı evde yaşar giderken, Se Hee'nin annesinin evlen diye baskı yapması, Ji Ho'nun da yıllardır kendini hiçbir yere ait hissedemediği için bir evi olması fikrinin cazipliği sebebiyle bir anlaşma evliliği yapmayı kabul ederler. İki yıl sürecek bir evlilik sözleşmesi imzalayıp, iki yıl sonra feshetmek amacıyla yola başlarlar.

-buradan sonrası eser miktarda spoi içermektedir.-

KARAKTERLER

Yoon Ji Ho (Jung So Min)

Jung So Min'i Playful Kiss'te izlemiş olan herkes gibi ben de o günden beri kendisine bayılıyorum. Çok güzel olduğu gibi oyunculuğunun da çok iyi olduğunu düşünüyorum. Kendisi bu dizide Yoon Ji Ho karakterini canlandırıyor. 
Yoon Ji Ho, ikinci sınıf bir drama yazarı. Yardımcı yazar olarak geçiyor ve kariyeri bir türlü yükselişe geçememiş. Ama işine tutkuyla bağlı. Yazmaya odaklanmak ve kardeşiyle yaşamamak için ev arıyor. İlk bölümde, güvendiği dağlar kayak merkezi olunca, durakta beklerken karşılaştığı Nam Se Hee'nin korkunç bilimsellik akan teselli sözlerinden ne hikmetse çok etkileniyor. (maşallah cümleye bak, başını unuttum yarısında.) Tabi normal bir insan etkilenince teşekkür eder, bu kız da bir değişik, bir daha nerede karşılacaz ya amaaan, diyo ve tutup çocuğu öpüyor, evet öpüyor. Bil bakalım nerede karşılaşacaksınız canım??
Yoon Ji Ho karakterini bazı yönleriyle kendime çok benzettim ve o yüzden çok benimsedim sanırım. Kırılınca tamamen içine dönüp surat asması bana çok benziyor. Yardımseverliği, yufka yürekliliği, patlama noktasına gelene kadar herkese güler yüz göstermesi, bir kızınca tam kızması falan inanılmaz hayatın içinden özellikleriydi. Soo Ji'nin "Ho Rang ve Won Seok ayrılmış, ararsa açma, git uyu önce." diye tembihlemesine rağmen telefonu ilk çalışında açması, seni çok üzerler Ji Ho :( Yaşama azmine de çok saygı duydum. Bazı özellikleri beni kızdırsa da genel anlamda çok sevdiğim, örnek aldığım bir karakter oldu. Hem Playful Kiss'te, hem de burada lakabının Salyangoz oluşu da hoş bir detaydı.
Se Hee ile ikisinin de ihtiyaç duydukları (kira-ev) şeyler yüzünden bir evlilik sözleşmeleri yapmaları da şovdu biraz. Tamam mantık evliliğine de okay de, biraz mantıksız bir mantık evliliği değil miydi bu sadece soruyorum? Ama yine de evlilik hayatlarını çok sevdim.



Nam Se Hee (Lee Min Ki)

Lee Min Ki'yi sadece, yine Jung So Min'le beraber konuk oldukları Why Secretary Kim'de izledim. O kadar iyi bir oyuncu ki, taban tabana zıt karakterlerin altından bu kadar iyi kalkabilmiş. Ama kendisinin lafı açılmışken, eskiden beri bu adamı Japon aktörlere benzetirim. Özellikle bir on yıl önce falan, inanılmaz benziyordu bence, şimdi alın bu bilgiyle naparsanız yapın :P
Nam Se Hee bir yazılımcı, evini kredi çekerek almış, bu yüzden de kredi borcunu ödemek için evdeki bir boş odaya sorumluluk sahibi bir kiracı arıyor. 
İlk bölümlerde aha buzdolabı, aha bu da Nam Se Hee, hiç bir fark yoktu yani. Dümdüz bir adam yaa, dümmdüz. Allahtan sonradan şöyle bir açıldı, insana benzedi ahahaha Çevremde olsa "Allahın cimrisi" deyip köşe bucak kaçacağım bir insandı ama burada ne bileyim, bir sevdim kendisini. Aslında para harcamamak için evde yemek yiyen, işe sürekli otibisle gelip giden bir asosyal ahahaha Ama son bölümlerde pek bir şekerdi. Sol beyin ev, sağ beyin kedi lakabını hak ediyordu ilk bölümlerde. Hayatında bir tek işi, evi bir de kedisi vardı. Her şeyi planlı programlı, çok yorucu cidden (sanki ben böyle değilmişim gibi adama bok atmam peki??) Arkadaşı Sang Goo'nun şirketinde çalışan maaşlı bir yazılımcıydı. Yaşasın CEO olmayan karakterler!
Son bölümlerde "uyusak yesek yeter, evi napcaz zaten başka?" kıvamına gelmesi de ayrı bir ironiydi. Ey aşk sen nelere kadirsin ya ahahshah Yine de ilk bölümlerdeki nemrut, planlı haline bin basar yaralı kuş halleri. Yerim beni onu aahhahaha Aynı zamanda bir yerine çarpmamak için takla attığı motorsikletin, karısı için aynasını kırması, nereden baksan kral hareket. Biraz faul oldu ama olsun. 
Evliliklerinin temelini oturup birlikte bira içip Arsenal maçı izlemelerinin oluşturması pek bi şirindi. Zaten onun dışında pek bir icraat göremedik. İlk bölümlerdeki saçını da değiştirmesi kararına çok saygı duydum, şükür. Hele finalin son on dakikasında saçı için her şeyi verebilirim, tşkrlr.





Woo Soo Ji (Esom)


Aaaah, işte favori bebeğim gelmiş. Esom'u daha önce hiç bir yerde izlemedim. Ama buradaki karakteri kalbimi çaldı. 
Woo Soo Ji, Ji Ho'muzun liseden çok yakın bir arkadaşı. Bir şirkette müdür pozisyonunda çalışıyor bu bebek. Hayatta en çok annesine önem veriyor. Aşk meşk umrunda değil, niye evleniyoz ya, bakış açısına sahip biri. O yüzden düzenli ilişkilerden ziyade, tek gecelik ilişkileri olmuş.
İnanılmaz güçlü bir karakterdi. Ama işini korumak için tüm mobbing ve tacizlere boyun eğmek zorunda kalması beni çok üzdü. İş hayatında kadınlara yönelik ayrımcılık gerçekten korkunç boyutlarda Kore'de de. Ama yine de sonunda yöneticiye attığı yumruk beni çok rahatlattı. Aslında hayali patron olmak olan ama sonunda çalışan olmuş, gece gündüz çalışan bir plaza kadınıydı. Kendi işini kurmasına öyle sevindim ki. Motorla geldiği sahnenin de, hastasıyım. 
Fevri, bağımsız, güçlü ve aradaşlarına sadık bir kadın karakter, ekranlarda görmeyi o kadar özlemişiz ki böylelerini. Arkadaşlarıyla oldukları her an çok doğaldı. Onun dışında dizide en sevdiğim ilişki de Soo Ji ve Sang Goo ikilisine aitti. Böyle bir kimya, böyle bir güzellik yok!
Dizi boyunca çok güzeldi. Su gibisin Esom, su!



Ma Sang Goo (Park Byung Eun)

Dizideki favori erkek karakterim de ektedir! Ya Ma Sang Goo, gerçekten dizinin en mükemmel erkeğiydi. Hem yakışıklı, hem zengin, hem ilgili, hem komik hem de aşık. Bebek ya bebek!
Kendisi bir yazılım şirketinin CEO'su, Nam Se Hee'nin de çalıştığı şirketin, Evlenme, Randevulaş diye bir uygulamaları vardı, evet dünyanın en saçma yazılımı katılıyorum ahahaha Appstore'da görsem indirmem arkadaşlar o kadar (ki ben her şeyi indiririm, kurşun dökme uygulaması vardı bir ara telefonda???). Nam Se Hee'yle de uzun süredir arkadaşlar aynı zamanda. Şimdi CEO falan dedik de, bildiklerinizden değil. Adam şeker topu. Zaten öyle çok büyük bir şirket de olmadığı için akşamları oturup şirkettekilerle Monopoly oynuyolar öyle bir CEO ahahshah
Soo Ji'yle olan ilişkisi muhteşemdi. Sang Goo'nun ittirmesiyle başlamasına rağmen sonra temele oturup gerçek bir ilişkiye dönmesi, birbirlerine olan tavırları çok şirindi. Duygusallığına ise bittim ya, duvar gibi olmayan karakterlere bayılıyorum. (Diss to duygusuz kdrama erkekleri)
Çok sevdim yani, favorimdi.


Alfa bir couple değil de ne?



Yang Ho Rang (Kim Ga Eun)

Bu da bir başka dünya güzeli. Maşallah dizide kendisini çok sevdim. Kızımızı daha önce hiçbir yerde de izlememiştim bu arada. 
Yang Ho Rang'da, bizim kızların üçüncü üyeleri, Liseden beri arkadaşlar. Her zaman neşeli, cıvıl cıvıl, renkli bir karakter Ho Rang. Ma Sang Goo'nun da üniversiteden arkadaşı olan Shim Won Seok ile uzun yıllardan beri bir ilişkisi var.
İlişkileri klasik ayrıl-barış artık yalama olmuş, yedi senedir daha çok evliliğe dönmüş ilişkilerdendi. Ho Rang evlenmek istiyor, ancak sevgilisi Won Seok işlerini bir türlü düzene koyamıyordu. Buna rağmen başlarda sevimli bir çifttiler ama sonlara doğru ikisinin de bir enerjisi çekildi, bi haller oldu, ayrıldılar zaten. 
Ho Rang, evinin kadını, çocuklarının anası olmak isteyen bir kadın. Kime benziyor, kime benziyor bu hayali diyordum ki buldum, Fight For My Way'deki Sul Hee de aynı hayali kuruyordu. Ama Ho Rang'ı daha çok sevdiğimi belirtmeliyim:P
Hele başlardaki enerjisinin hastası oldum ya, full cilve! Ama uygulama üzerinde birisiyle konuşmasını onaylamadım. Bir anlamı olup olmamasının önemi yok, bence aldatma bu fikrin genelidir. Sonlardaki elemanı da baştan bir onayladım ama kızla balayı hayali falan, yavaş yavrum bir evlenseydiniz ya önce. Adam evlenmek için can atıyor adeta, kendisini üç hayırla uğurladık.



Shim Won Seok (Kim Min Suk)

Daha önce Age of Youth'da ve Descendants of the Sun'da izlediğim Kim Min Suk'u ve bebek suratını pek bir severim. O yüzden dizide sinir olsam da "Oy çen evlenemiyo muçun çenn?" diye yükseldiğim için kızamadım da doğru dürüst. Kendisi saçma bir uygulama üreten bir mühendisti. Uygulamayı kullananlar, "Bu uygulamayı neden yaptınız acaba??" falan diyorlardı... Aslında iyi hoş bir delikanlıydı da Ma Sang Goo'yla aptal aptal şeyler düşünüp, Ho Rang'ın kızdığı şeyi bulma tahminleri beni yıktı geçti. Bu kadar mı anlamaz ya insan?
Onun dışında tutarlı biriydi, ama evlilik afakanları beni de bastı. Tamam düzenin oturmadı eyv de kız yedi yıl beklemiş, artık bas nikahı diyo, çocuk istiyom ben diyo, daha ne desin yav? Evlilik delisi insanları ben de sevmem ama yedi yıl çıkmak da biraz şov? Neyse, Kim Min Suk'u severim, yüklenmiycem. Bu hikayede yanan muhasebeciyle, Bo Mi oldu. 


Off şu terasları çok güzeldi be, teraslı ev özlemim depreşiyor.


Dizinin sevdiğim yönlerinden bahsetmek istiyorum biraz. 
Öncelikle kızların lisede başlayıp bu günlere kadar dolu dizgin gelen arkadaşlıkları bence çok güzeldi. Moralleri bozuk olduğunda toplanıp içmeleri, birbirlerine destek olmaları falan çok güzeldi. Aşırı eğleniyor gibiler, ben de gelim mi kızlar?



Onun dışında çok güzel, vurucu replikler ve diyaloglar geçti. Aynı zamanda bunlar boş bir şiirselliğe sahip değildi. Hayatın içinden, ölçüp biçebileceğimiz konuşmalar verilmişti. Özellikle son bölümde Ji Ho ve annesinin hastanedeki konuşması çok hoşuma gitti. Keşke tüm replikleri çekebilseydim. Ji Ho ve Se Hee'nin okyanus kıyısında oturdukları sahnedeki şiir de çok güzeldi. 

Yan karakterlerden Bok Nam'ı sevdim, güzel bir ters köşe oldu bize. O çocuğun şüpheli olduğuna emindim oysaki ajhahahah Kadroda dev yıldız isimlerin olmamasına rağmen hepsinin bizi bir şekilde hikayeye bağlamasını da çok sevdim. 

Ya bir de dizinin, şovsuz movsuz misss gibi mutlu sonla bitmesine çok sevindim ya. Herkes evlenmiş, Ho Rang ve Won Seok'un bir de bebişi olmuş, daha ne isteriz Allah'tan???

Aileler, olaylar, yaşananlar çok gerçekçiydi bunu da çok sevdim. Problemler aynı problemler, yaşananlar aynı olaylar, bu beni dizinin içine daha çok çekti. İlk bölümde hatırlar mısınız bilmem, Ji Ho'nun evi ödemesine rağmen, evin erkek kardeşinin üstüne olduğunu duyan Soo Ji sinirleniyordu. Ho Rang da buna karşılık "Nerede yaşıyorsun? Kore'de evler erkek evladın üzerine yapılır. Soyun devamı için yapılan masraflar." diyordu. Orada o kadar çok şaşırdım ki, Kore'nin geleneksel tarzda, ataerkil aileleri de aynı bizdeki ataerkil aileler gibi. Bu tip gerçekçi replikler, beni ilk andan diziye bağladı. Tamam şaşaalı aşk hikayelerini seviyoruz, ama bunlar da bir başka, slice of life işte canına yandığım.



Yalnız bir şeyi eleştirmek istiyorum. Bu kadar hayatın içinden, sakin falan giderken birden önce tuvalette adamın eski manitiyle karşılaş, sonra ne hikmetse kadın CEO olsun, sana ulaşıp sözleşme imzalamak istesin falan bunlar çok tesadüf. Tesadüf olan dizi yok mu, tabi ki var. Ama böyle gerçek hayatı temel alan bir diziye çok fazla bence. Ki dizinin vadettiği şeyler de aksiyon değil. Son bölümlere renk ve heyecan katmak için yapılmış klasik bir hamle olsa da ben çok gereksiz buldum. Aynı zamanda başka kimse kalmamış gibi Go Jung Min ile Yoon Ji Ho'nun sürekli buluşup yok tırmanmaya, yok içmeye gitmesine de ayar oldum, kanka olacak son insanlarsınız siz, aloo. Son üç bölümü de çok sıkılarak izleyeyim itiraf edeyim. Herkese ölü toprağı serpilmiş, herkes mutsuz, bıkkın. YA Bİ OTURUP KONUŞSANIZ RAHATLAYACAKSINIZ GERÇEKTEN BEN ÜLKECEK SİZE İLETİŞİM DERSİ VERMEK İSTİYORUM BAZEN. HOF. Ji Ho ve Se Hee konuşamadıkça, bana sağdan soldan bi geldiler. 

Bi de Ji Ho'ya kızgınım. (o da çok üzüldü ya şu an.) Ya madem adamla sözleşme iptali yapma sebebin gerçek bir ilişkiye başlamak, niye zahmet edip söylemiyosun kızım, amacın ne? Adamın acı çekmesinden zevk falan mı alıyosun ruh hastası, derbedere bağladı adam, evini sattı ya. Gerçekten bunlar beni deli etti son bölümlerde. 




Bu fotoğraf ahahshah Başınıza silah mı dayadılar abi sizin evlenin diye??

Tüm bu incelemelerim ışığında ne karar verdiniz bilmiyorum ama bence izleyin. O son bölümleri saymazsak, o kadar sakin ve kendi temposunda giden bir diziydi ki. Ama dizinin merkezinde üç çift ve onların yaşam alanları yer aldığı için bu farklı üç hikayede sıkılma ihtimaliniz yoktu. Ben bir hafta sonu oturup dizinin yarısından fazlasını izlemiştim. Entrikadan, ihtirastan, kaç kovaladan sıkıldıysanız çok iyi gelecektir. Tüm karakterler güzel planlanmış ve iyi oturmuş karakterlerdi. Eğleneceğinize eminim. Zaten Jung So Min o kadar şirin ki, yalnızca o bile götürür diziyi :3

OST meselesinden hiç bahsetmezsem ayıp olur, çünkü çok şirin mi şirin dizi müzikleri vardı. Sevdiklerimi aşağıya bırakıyorum, lütfen siz de dinleyin:3

Uji-Drawing A Star
Haebin(gugudan)-Everyday
MoonMoon-Marriage
Moon Sung Nam-This Life
Hee Jin ft. Lee Yo Han-Shelter
Ryu Ji Hyun-Tomorrow

İzlerseniz yorumlarınızı benimle paylaşın. Öpüldünüüz.



Kitty'nin güzelliğine bakın O.o




Sana asılıyorsa gelip ona haddini bildirelim diyen kızların son hali, izleyenleri şaşırttı ahshshsh











"Sıradan bir hayatta bile, yıldızların parlayarak anından geçtiği anlar olabilir. İşte o anlarda, o yıldızı kaçırmamalısın ve onu yıldız bohçanda dikkatlice saklamalısın. Böylece ileride zor zamanlardan geçerken ve yorgun düştüğünde onu çıkarıp yıldızlarına bakarak zor zamanlara tahammül edebilirsin."

Yıldızlarınızı sıkı sıkı tutun, ve endişelenmeyin. Bu, hepimizin ilk hayatı!



14 Temmuz 2020 Salı

K-Pop Yaz Playlist / En İyi Yaz Şarkıları


Ooh, summer! 
Yaz gelmiş arkadaşlar (bugün denize baktı.)
Herkesin yaz, tatil anlayışı farklı ama benim yaşadığım yerden dolayı yaz anlayışım Haziran'dan itibaren her gün denize gitmek. Hatta en sevdiğim aktivite yazın en sıcak günlerinde, her zaman gittiğimiz çadır kampa gitmek. Güneş batarken iskelede oturup müzik dinlemeye bayılıyorum. Denizden esen rüzgar hafif hafif yüzünüze eserken, buna uygun bir playlist ihtiyacınız da oluyor haliyle. Ben de tüüm o yazlardan bu yana, playlistimde bulunan en güzel yaz şarkılarını derledim toparladım sizin için.

Unuttuklarım olmuştur, zaten tüm popüler yaz şarkılarından ziyade, kendi dinlediklerimi seçtim. Yorumlarda listeye siz de ekleme yapabilirsiniz. Hazırsak, limonatalarımıza buzumuzu eklediysek, başlayalım!;

Not: Listede bir sıralama gözetilmemiştir.

GWSN-All Mine (Coast Of Azure)
Çiçeğim GWSN ile başlayalım mı? Bebeklerimin The Park in the Night pt. 3 albümlerinde bulunan All Mine ismi, sözleri, melodisi ve her şeyiyle tam bir yaz şarkısı. Geçen yazımın tamamı bu albümü dinleyerek geçti. Zaten GWSN'in muhteşem vokalleri şarkıyı taşıyor ancak sahile yapılan bir seyahatten söz eden şarkının sözleri ve eğlenceli melodisi de son derece akılda kalıcı. Aynı zamanda canlı performanslarındaki koreografisi de muhteşem! GWSN'nun bu albümü tamamen yaz mevsimine uygun. Şarkının sözleri ve aranjesi de dahil tüm yapımını Ravi'nin üstlendiği Recipe ∼ for Simon şarkısı da aynı albüme dahil olan çok eğlenceli bir yaz akşamı şarkısıdır. Ayrıca All Mine'ın da güzel bir canlı performansı için tık tık!



A.C.E-Holiday
Ama nasıl seviyorum bebeklerimi! A.C.E, Under Cover: The Mad Squad albümüne, albümün gidişatına biraz ters olan güzeller güzeli Holiday'ı koymuş, çok da iyi olmuş. Holiday'de muhteşem bir tatilden bahsediliyor ancak o melodi ve sözlerden sonra hangi tatilden bahsedildiğini anlıyorsunuz, tabi ki yaz tatili! En sevdiğim A.C.E şarkılarından birisidir bu. Tüm üyeler harika vokalleriyle şarkıyı taşımış ve o renkli melodisiyle her zaman sahilde gibi hissediyorum!
Ve bebeklerimin Take Me Higher şarkıları da son derece yaz havası veren bir şarkı. Çok seviyorum, bayılıyorum!


PLAYBACK-Want You To Say
Playback'i çoğu insanın tanımasına sebep olan o güzide şarkı, belki hala en yüksek izlenmeye sahip olan şarkıları. Şarkının sözleri yazla alakalı değil, ancak klibin çekildiği mekanlar ve şarkının ritmi tam bir yaz şarkısı. Bu yaz da Playback'in bu şarkısıyla güneşlenmeye devam!



AKMU-Dinosaur
Bebeklerin açık ara farkla en sevdiğim şarkısı olan Dinosaur da sözlerinde yazdan bahsetmeyenlerden. Ancak o melodisi var ya melodisi, kulaklıkları takmışım, sahilde yürüyormuşum gibi. Bu güzel melodisiyle geçen yazlarımda bana eşlik ettiği için, kendisine teşekkürü borç bilirim. Bilmeyen, dinlemeyen kalmasın!



B1A4-Solo Day

Bu MV'lerinde vasıfsız beş elemanı canlandıran üyeler -lakin Coach Potato Jinyoung çok sevimli bir şeydi ehe ehe- ayrılıkla baş etmeye çalışıp, 'yalnızken daha iyiyim' diyor. Melodisiyle tam bir yaz şarkısı olan Solo Day, üyelerin üstü açık arabayla gittikleri yol sahnelerinde de bana, sahile giderken camdan bakıp denize uzattığım elimi hatırlatıyor. Güneş batarken, her zaman Solo Day! Solo solo day, wow!



Lovelyz-Wag Zak
Lovelyz'in bu şarkısı da her şeyiyle bir yaz şarkısı. Klipte sahilde eğlenen üyeler de ayrıca tatlı. Bu şarkının ilk çıktığı yaz, deli gibi dinledim bunu da sahilde. Tam bir yaz şarkısı gerçekten. Aynı zamanda Lovelyz'in Heal albümünde yer alan Bizarre şarkısı da ritmiyle tam bir yaz şarkısıdır. Şarkının en sevdiğim canlı performansı da şudur. Lovelyz saved our summer!



Winner-Island

Aaah, canımın içi Island. Bu şarkı hala fav Winner şarkılar arasında yer alır. Muhteşem bir altyapıya sahip değil mi ya? Hani hep arkadaşlarla deriz ya, "Ya aslında alıp başımızı bir tatile gidelim." Hah işte onu şarkı yapmışlar. Winner burada sevgililerine, adaya tatile gitmek istediklerinden bahsediyorlar. Ancak o klipteki denizin güzelliği, o şarkının sözleri... Hangi adaysa yarın eşyaları topluyorum, ben de geleceğim. Çıktığı yıldan beri her yaz, playlistimde en tepeye tırmanan güzeller güzeli Island, iyi ki varsın. Harika bir şarkısın, muhteşem bir klibin var, seviliyorsun bebeğim.



GFRIEND-Sunny Summer

Aslında Me Gustas Tu'nun klibi Sunny Summer'ın klibini döver ancak yaz şarkısı olarak konuşacaksak Sunny Summer daha bir yaz şarkısıdır -kime göre neye göre? Kendi kendime sallıyorum işte- Sunny Summer gerçekten insanın içini kıpır kıpır eden bir şarkı. Şezlongda uzanırken dinlenmesi şiddetle tavsiye edilir.
Aynı zamanda Me Gustas Tu'nun da içinde bulunduğu Flower Bud albümü de çok güzel yaz şarkılarıyla doludur -favorim My Buddy-. Albümün çıktığı yıl ilk kez çadır kampa tatile gitmiştik ve tüm yol boyu Flower Bud albümünü dinlemiştim, hep o yazı hatırlarım dinlediğimde.



CLC-Summer Kiss
İşte benim fav yaz şarkılarımdan biri! CLC'nin FREE'SM albümünde yer alan şarkı, son derece sevimli sözlerle, bir yaz aşkından bahsediyor. Melodisi, vokaller, ritim her şey yerli yerinde, bayılıyorum. Gece yıldızlara bakıp, yaz gökyüzünü izlerken dinlemeyi en sevdiğim şarkılardan birisi Summer Kiss. Yeeun'ın sondaki rap partı ise en sevimli kısmı. CLC'nin bir yaz albümü çıkarmasını hep çok istemişimdir, bu kızlar bu işi biliyor. Summer Kiss'in çok sevdiğim bir canlı performansını da şöyle bırakayım öyleyse.



ASTRO-Breathless
Bu da en eğlenceli şarkılardan biridir. Astro'nun ilk iki başlık şarkısı inanılmaz eğlenceli parçalar zaten ya, Hide&Seek de öyle. Aynı zamanda çok renkli ve eğlenceli bir klibe sahip olan bu parça, inanılmaz enerjik hissettiriyor insana. En çok dinlediğim parçalardan birisiydi, yine dönüp dinleyince, o yaz olduğu gibi sıcacık yaptı içimi, canım Astro. Bu şarkının bulunduğu Summer Vibes albümünde bulunan Polaris parçası da son derece neşeli bir yaz şarkısıdır, tavsiyemdir.



Taeyeon-WHY

Güneşli yollar, güzel sahil, havuz, maytaplar, şezlong, güneş gözlükleri ve nicesi... Bir yaz klibi için gereken her şey, ve bir de salışın Taeyeon. Why da en sevdiğim yaz şarkılarından birisi. Şarkının ritmi ve havası zaten çok güzel, tam bir yaz yolculuğu şarkısı. Ama bir de Taeyeon söyleyince, bir başka oluyor cidden. En sevdiğim şarkılarından birisi. Tatile giderken dinlediğim playlistimde ilk beşte rahat yer alır.



TWICE-Dance The Night Away
2018 yazının en "yaz" parçası gelmiş. Bu şarkıyı da o yaz deliler gibi dinledim cidden. O kadar güzel ki, aynı zamanda sözleri de sanki o adada, denizin karşısında kızlarla dans ediyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Seviyorum çok. Bu yaz da listemde yerini aldı, kaçırmayın. Aynı zamanda klip bir harika. Mekanlar, çekimler, kızların stylingleri... Her şey muhteşem.



Red Velvet-Power Up
Red Velvet'ın yaz albümleri denince, orada durmak gerekir. Şimdiye kadar o kadar çok yaz şarkısı yaptılar ki, Red Flavor, Cookie Jar, Ai-tai-tai, Swimming Pool, Happiness, Sunny Side Up, Umpah Umpah, Blue Lemonade, Ice Cream Cake ve daha biiir sürü şarkıları var. Ama bu ve Red Flavor ReVel'in enn yaza uygun iki şarkısı. Hem sözler, hem klip hem de ritm olarak. Ama ben Power Up'ı çok sevdiğim ve çıktığı yaz çok dinlediğim için (Red Flavor'ı o kadar da dinlemedim, ama müzik şovlarında izliyordum) buraya Power Up'ı almak istedim. Ama yalnızca ReVel ağırlıklı bir yaz albümü oluşturmak istiyorsanız yukarıda yazdığım şarkılarının hepsi çok güzeldir.



DAY6-Freely
Birine sövmeden şu yazıyı bitirmek istiyordum ama ULAN JYP! Ya şu çocukları harcadın, yetmedi G7'ı da harcadın, beni de harcadın cidden ömrümü yedin ya. Kız gruplarına yaptığın promonun çeyreğini şu gruplara yapsaydın DAY6 Almanya'yla birlikte süper güçtü şu an...
Sakinleşiyorum... Freely Wonpil'in meleksi sesiyle güçlü bir giriş yapan bir şarkı, ilk albüm olan The Day'de yer alıyor. Sözleri ve ritmi bir özgürlük hissi aşılıyor, çıkıp güneşin altında denize doğru koşmak istiyorum, iskelede dans etmek istiyorum, bir de JYP şu çocuklara adam gibi promo yapsın istiyorum, çok şey istemiyorum bence. Freely dinlerken içinizin kıpır kıpır olacağı, istemsizce gülümseyeceğiniz harika bir şarkı. Mutlaka alın listeye. After School Club'da şöyle hoş bir akustik performansları var ve şu video da showcase'lerinden muhteşem bir canlı performans bırakayım, kulağınız kutsansın efendim.



ELRIS-Summer Dream
Bu şarkı da her şeyiyle yaz konseptine uygun olan bir başka şarkı, sözler, mv, şarkının melodisi... En sevdiğim yaz şarkılarından bir başkası, öyle soft bir havası var ki, insanı dinlendiriyor. ELRIS gerçekten iyi vokallere sahip. Yeni eklenen iki üyeyle tarzları biraz değişmiş görünüyor, yeni şarkılarıyla ilgili bir fikrim yok ama, beş üyeli bir grup oldukları zamanlar takip ettiğim için biliyorum, vokalleri cidden güçlüydü. Bu da en güzel şarkılarından birisi. Klibin çekildiği mekanlar da çok güzel ayrıca, hele o sahile bittim!



GIRL'S DAY-Darling
Girl's Day'i çoook özledim... Darling 2014 yazımın en hit parçasıydı, tüm canlı performanslarını izlemiştim işsiz gibi. Hala dinlerken çok eğlendiğim, sevimli bir yaz şarkısı. Bana lise yazlarımın anısını geri getiriyor. Tek isteğim Girl's Day'in grup olarak bir kez daha cb yapması, öyle çok özledim ki onları. Bu şarkının klibi de inanılmaz renklidir, klibinin izlenmesi de tavsiyemdir.



SUPER JUNIOR-MAMACITA
2014 yılında bir başka taktığım şarkı, Suju Mamacita. Hem klibi çok yüksek prodüksiyonlu ve eğlencelidir, hem de şarkıyı dinlemesi çok zevklidir. Klibi izlerken gülmeniz olasıdır, cidden komik bir klip çünkü. Suju'nun en sevdiğim şarkılarındandır. Uzun yaz günlerinde, balkon salıncağında bir elinizde telefon diğerinde yelpazeyle yatarken dinlemeye birebirdir hahaha.



Apink-Remember
Bir sonraki şarkımız da, 2015 yazından gelsin öyleyse, Apink'in Remember'ı. Upbeat ritmiyle modu sürekli yüksek tutan Remember, kızların, yazı birlikte geçirdikleri eski sevgilisiyle birbirlerine verdikleri sözlerden bahsediyor. Şimdi şarkıyı tekrar dinleyince fark ettim de, Apink'in %%, I'm So Sick gibi konseptlerini çok başarılı bulsam da, bu fresh imajlarını çok özlemişim. Hatırlıyorum da o yaz sürekli Arirang TV'de takılmış, Remember'ın tüm Simply K-Pop performanslarını kaçırmadan izlemiştim. Güneşli güzel günlerdi yani, Apink bir kez daha böyle dönse, çok mutlu olurum.



CHUNGHA-Why Don't You Love
Chungha'nın bu imajını da biraz özledim sanırım... Chungha'nın debut şarkısı ve benim için en güzel şarkısı olan Why Don't You Know, hoş gitar rifleri ve tropikal ritmiyle tam bir yaz şarkısı. Benim için de 2017'nin bir başka hit yaz şarkısı. Gerçekten hala çok eğlenceli ve kaliteli bir şarkı. Aynı zamanda bir sonraki yaz çıkan Love U da bir başka Chungha yaz şarkısıdır.



OH MY GIRL-Listen To My Word (A-ing)
Bu şarkı benim favori OMG şarkımdır, her duyduğumda aynı heyecanla dinlerim. Papaya grubunun aynı isimli şarkısını yeniden düzenleyen Oh My Girl, ortaya harika bir şaheser çıkardı. Bu şarkının hem klibi hem ritmi gerçekten çok eğlenceli ve yaza çok uygun. Dinlemekten hiç sıkılmıyorum, herkese tavsiyemdir.



Evvet, en sevdiğim ve tüm bu yıllar içinde en çok dinlediğim yirmi şarkıyı da böylece düzenledim. Muhtemelen unuttuğum daha bir çok şarkı vardır, ama genel hatlarıyla liste buydu. Eğer sizin de "Yazın şarkısı tam olarak bu!" dediğiniz bir şarkı varsa, yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın.
Herkese güneşli günler diliyorum!

10 Temmuz 2020 Cuma

Dizi Yorumu: Weightlifting Fairy Kim Bok Joo

Merhabalaaar ballı lokma tatlıları!
Neler yapıyorsunuz bakalım? Mevsim yaz, ortalık cayır cayır yanıyor cidden, denize de gidemiyoruz koronavirüs yüzünden, o yüzden tüm gün minimum hareketle, elimde yelpaze dizi izliyorum.

Geçenlerde de yayınlanalı epey olmuş olsa da benim bir türlü izleyemediğim Weightlifting Fairy Kim Bok Joo'yu izlemeye karar verdim. Çok kısa bir sürede de bitirdim diziyi, çünkü çok çok sevdim <3 Öyle şirindi ki...

21 yaşında olduğum için, bu tarz üniversite dizilerini çok seviyorum. Çünkü yaşananlar, problemler, yaşın getirdikleri o kadar tanıdık, o kadar bilindik ki, ayrı bir tat alıyorum bu yaş grubunun konu alındığı dizilerde. Kendime farklı paylar çıkarabiliyorum, karşılaştırma yapabiliyorum, güzel bir takım tesadüfler yaşayabiliyorum, o yüzden bu tip üniversite dizilerinin yeri bende bir ayrı oluyor, bu dizi de öyle oldu. Bir de işin içine ulaşılması istenen hayaller, umutlar ve hedefler girmiş, yeme de yanında yat olmuş yani anlayacağınız <3

Dizi 'feels good' denilen bir kategoride. İyi hissettiriyor, gülümsetiyor, kendinden bir şey bulduruyor. Tüm olaylar güzel bir akış içinde aktarılıyor, heyecanlı ve dengeli. Sevdim işte dostlarım, çok sevdim <3
Weightlifting Fairy Kim Bok Joo
Yönetmen: Oh Hyun Jong, Nam Sung Woo
Senarist: Yang Hee Seung
Kanal: MBC
Bölüm sayısı: 16
Yayın tarihi: 16 Kasım 2016-11 Ocak 2017

Dizimizin künyesi kısaca böyle, magazinsel kısmı, bu diziden sonra arkadaşlık ilişkileri aşka dönüşen Nam Joo Hyuk ve Lee Sung Kyung çifti. Ama malesef dört ay sonra ayrıldıklarını açıklıyorlar, seri üzgünüm... Pek yakışıyorlardı.

Konuya gelecek olursak, çocukluktan tanışan Kim Bok Joo ve Jung Joon Hyung aynı spor üniversitesinde bir tesadüf sonucu tekrar karşılaşırlar. İlk tanışmada birbirlerini tanımazlar ancak Bok Joo'nun, Joon Hyung'un mendilini vermek için gittiği kapalı havuzda yaşadığı küçük bir kaza ikisine de geçmişi hatırlatır. Dizi Kore'nin Milli Haltercisi olan Jang Mi Ran'ın hayatından esinlenmiş.

-yazının devamı eser miktarda spoiler içerir.-


Kim Bok Joo (Lee Sung Kyung)
 

Bu benim Lee Sung Kyung'u ilk izleyişimdi öncelikle. Kendisinin diğer yapımlarını izlemeyi düşünüyorum, Cheese in The Trap'i izlemeyeceğim çünkü birincisi o dizide yapımcıların Park Hae Jin'e yaptıklarını Park Hae Jin affetse ben affetmem, ikincisi yeterince kötü final izledim yenisine ihtiyacım yok, teşekkürler.
Kim Bok Joo Haneul Üniversitesi Halter Bölümü'nde 2. sınıf öğrencisi. Halter ekibi de dünyalar tatlısı bir ekip. Her ne kadar temelde bireysel bir spor olsa da, inanılmaz bir takım ruhu var. Profesör Yoon ve Choi Koç'a bittim <3
Dış görünüş itibariyle Lee Sung Kyung'un Bok Joo gibi neşeli, avare, 'tomboy' diye tabir edebileceğimiz bir karakterin altından bu kadar iyi kalkabileceğini düşünmüyordum ama bayıldım! Bir kere o hareketleri, göz devirmeleri, mimikleri... Kim Bok Joo swag! Nam Joo Hyuk'la olan uyumlarına ise diyecek yok, dünyalar tatlısı bir çift olmuşlardı.
Kendisine çok çabuk sinirlenmesi, hemen ateş alması, düşünmeden hareket etmesi, ilk bölümlerdeki benmerkezci tavırları ve Joon Hyung'a kötü davrandığı bölümler konusunda biraz kızsam da genel olarak çok sevimli bir karakterdi. Sevecen, korumacı ve arkadaşlarına bağlıydı. Çalışkan ve yardım sever karakterini çok sevdim. Aynı zamanda çok içtendi, doğaldı, sevimliydi. Ama halter kısmının pek inandırıcı olmadığını söyleyebilirim, o kürdan gibi bileklerle ne halteri bebiş, ben daha halterciyim bence.
Lee Sung Kyung'un oyunculuğu da bir övgüyü hak ediyor bence. Bok Joo'yu resmen yaşamış. O heyecanlı tavırlarını ve mimiklerini bir süre unutamam. Zaten kendisini bir peri kızı kadar güzel bulurum. Gözlerinin de hastasıyım.



Jung Joon Hyung (Nam Joo Hyuk)

Nam Joo Hyuk'u da ilk izleyişim, ama... Pamuklara mı sarsak seni?
Jung Joon Hyung da Haneul Üniversitesi'nin Yüzme bölümünde 2. sınıf öğrencisidir. Kendisi çocukluk travması sebebiyle yüzme yarışmalarında hatalı çıkış yaparak diskalifiye oluyor. Bunu yenmeye çalışıyor. Travması da, annesi küçücükken kendisini amcasının evine bırakıp Kanada'ya gidiyor. Joon Hyung yengesine anne, amcasına baba, kuzenine ise abi diyerek büyüyor. Öyle şirinlerdi ki <3 Bayıldım aileye. Ve Joon Hyung da inanılmaz seviyordu onları, hele o yengesinin muhteşem anneliği, Joon Hyung'un da onu belki kendi annesinden bile daha çok sevişi, vallahi ağliciim...

Joon Hyung karakteri... Ya gerçekten böyle bir sevimlilik yok! Kendisi benim açık ara favori karakterimdi ve diziyi taşıdı gerçekten. Bok Joo'yu hatırladıktan sonra "tombiş" diyerek peşinden gezmesi, arkadaşlık etmesi, sınırsız neşesi ve sevimlilikleriyle çok şirin bir karakterdi. Beni germedi, mantıklıydı, bunu niye yaptı ki şimdi dediğim tek bir hareketi olmadı. Ve Bok Joo'ya o kadar iyi destek oldu ki, hiç göstermese de çok düşünceli bir karakterdi. İnanılmaz sevdim ben Jung Joon Hyung karakterini. Küçük, sevimli kıskançlıklarına bayıldım. Dizinin son bölümlerinde tatlılık potansiyeli daha da artmıştı. Her hareketi çok düşünceliydi, yerler seni.
Aile ilişkilerine ise bittim. Ne sevimli bir aileydi. Ailesiyle olan tüm sahnelerini çok severek, eğlenerek izledim.
Nam Joo Hyuk ise rolün altından öyle güzel kalkmış ki, sanki gerçekte de böyle bir insanmış gibi hissettiriyor. Adeta yaşamış rolü, yaşatmış. Hele o gözleri. Böyle şefkatle bakan, gülümseyince gözlerinin içi gülen bir oyuncu görmemiştim uzun süredir. Hani derler ya, bakışlarından bal akıyor diye. Öyle bakıyordu. Güldüğündeki o samimiyetini hissettim ben.
Nam Joo Hyuk'un da aynı Park Seo Jun gibi böyle zıpır rollerin adamı olduğunu düşünüyorum. Pek yakışıyor bu tarz roller üstlerine.



Jung Jae Yi (Lee Jae Yoon)

Dooktor civanım, doktor doktor civanıım. 16 bölümdür bu espriyi yapmayı bekliyorum, ne sandınız?
Lee Jae Yoon dizide Jung Joon Hyung'un abisi Jung Jae Yi rolüne hayat veriyor. Aslında kuzeni ama, Joon Hyung küçük yaşta evlerine bırakılınca, abi kardeş olarak büyüyorlar. Jung Jae Yi'nin bir zayıflama kliniği var, ne diye doktor doktor dediklerini anlamadım, bana sorarsan bal gibi diyetisyen işte.
Doktor Civanım yakışıklı, Doktor Civanım uzun boylu ve karizmatik. O yüzden Bok Joo da adamı görür görmez ona ve bilmem kaç metre derinliğindeki gamzelerine vuruluyor. Tabi adam bir de Bok Joo'nun hassas noktasından vuruyor. Bok Joo'yu makyaj masasını sırtlamış görünce yardım teklif ediyor. Bok Joo pata küte düştü tabi o sırada. Çünkü halterci olduğundan dolayı kimse ona kadın gözüyle bakmıyor, yardım teklif etmiyor, bunun eksikliğini yaşıyor kız.
Hah işte ızdırabımız ondan sonra başlıyor. Adama saniyede bin tane yalan atan Bok Joo her yakalanma tehlikesi geçirdiğinde ben yoruldum. Bir de yalan yalanı doğurur derler, öyle devam ediyor yalanlar. O kadar uzun sürdü ki bu platoniklik mevzusu, bir iki kere başrol kim diye kontrol etme ihtiyacı duydum. Ama onun dışında Jung Jae Yi hoş bir karakterdi, Ah Young'la olan ilişkisini sevdim. Joon Hyung'a abilik yapışını ise gözümde yaşlarla izledim, o nasıl bir kardeş sevgisidir, yerler.
Bir ara Jung Jae Yi de Bok Joo'dan hoşlanacak da ortalık karışacak diye çok korktum ama zaten 1500 bölüm boyunca Bok Joo'nun Jung Jae Yi'nin peşinden koşmasını izlediğimiz için şükür ki ona vakit kalmadı. İyi biriydin Jung Jae Yi, Bok Joo'nun maçına elinde çiçeğinle gelmen biraz gavatlıktı, ama senin canın sağ olsun.



Song Si Ho (Kyung Soo Jin)

Hah, bu da bir başka acıların kadını... Song Si Ho herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı, kurtlar sofrasından az hallice ritmik jimnastik takımının eski efsanelerinden. Milli Takımın kapısından dönmüş. Ama gerek yaşının ilerlemesi olsun, gerek hayatındaki problemler olsun, o eski halinden eser yok şimdi yani. Jung Joon Hyung'un eski sevgilisi ama Taereung'a giderken çocuktan ayrılmış. Sonra pişman oluyor tabi ama Joon Hyung eski Joon Hyung mu? Değil asla.
O kadar gold premium kötüler izledim ki, şu kıza kötü demeye dilim varmıyor, ki son bölümlerde gayet de sevilesi bir karakterdi. Aynı zamanda hayatı o kadar zor ki, kızamıyor da insan. Ailesi dağılmış ve kendini suçluyor, hep belli bir kiloda kalması gerekiyor ve bu kiloda kalabilmek için aç kalıyor, vücudu mahvoluyor, tek şansı jimnastik ama artık eskisi kadar iyi değil, üzüldüm yani Song Si Ho'ya da. Yalnız buna yanık bir karakter vardı, Joon Hyung'un azılı düşmanıydı. Finalde Joon Hyung ve ikisini kanka olmuş gördük de, Si Ho'yla ne durumdalar bilmiyoruz, o biraz havada kaldı sanki.
Tek kötü icraati Joon Hyung ve Bok Joo'nun samimiyetini kıskanıp diyet işini açığa çıkarması ki eline sağlık, onu da yapmasaydı 16 bölüm Jung Jae Yi'yi izlerdik herhalde ahahaha
Şaka bir yana cidden kötü bir karakter değildi yani. Son bölümlerde Bok Joo ile arası çok iyiydi. Ritmik jimnastiği şakk diye bırakması da çok havalıydı. Ama o Soo Bin'in saçını başını yolmadan bıraktı, teessüf ederim, benim çok içimde kaldı.



Dizide ana rolleri olmasa da, bence ana rollerden daha fazla sahne aldılar ve çok da iyi iş çıkarttılar, o yüzden bu bebişlerden de bahsedelim.
Jeon Joon Hyung'un arkadaşı Jo Tae Kwon rolünde Ji Il Joo'yu izledik. Kendisini daha önce Hello My Twenties'te izlemiştim, tamm bir yavşaktı. Burada da aynı ahahahs. Yok yok, sevimli bir karakterdi, ama her salatalığım var diyene elinde tuzlukla koşuyordu yani, gevşek bir karakterdi. Yine de sevdim, renk kattı. Özellikle ponpon kız olduğu zaman ahahaha

Kim Bok Joo'nun can dostları, kardaşları, yoluna yoldaşları olan Lee Sun Ok ve Jung Nan Hee rollerinde de Lee Joo Young ve Cho Hye Jung'u izledik. Oyunculukları harikaydı, hele Nan Hee'yi canlandıran Cho Hye Jung'a hayran kaldım, ne sevimli hareketler onlar. Cho Hye Jung, acaba Messi'yi seviyor olabilir misin ;)
Ancak bu iki arkadaşı çok sevimli bulsam da yer yer kızdığım da oldu. Best friendleri Bok Joo gibi anlamadan dinlemeden olayın ortasına dalıyorlardı, kızım bir dur bir araştır. Joon Hyung'un ocağına incir ağacı dikmişlikleri de vardır, acın acımızdır Jung Joon Hyung...


Dizide bok atabileceğim çok az şey var gerçekten.
Bunlardan birisini yukarıda elli ayrı yerde belirttiğim üzere Kim Bok Joo'nun Jung Jae Yi'ye olan platonik aşkının çok uzatılmış olması. Yani el insaf arkadaşlar dizi 16 bölüm, biz 12 bölümünde bu olayı izledik, biraz abartmadınız mı acaba? Bir de o yüzden Bok Joo'nun doktora olan hisleri ne ara bitti de ne ara Joon Hyung'dan hoşlandı bu çok aceleye geldi bence. Doktorun olayını en fazla 10. bölümde tamamen çözselerdi çok daha mantıklı olurdu bana kalırsa.

Ha bir de final bölümü süperdi ancak başındaki o ekşın, o kovalamaca, o yanlış anlaşılmalar silsilesi, hıyanet sarmalı çok gerekli miydi cidden? Finalde niye bunları izledik arkadaşlar biz? Neyse ki çabuk çözüldü. 

Bir diğer şey ise tamamen şahsi, YÜKSELTİN ÇITAYI ALLAH KATINA DA YÜKSELTİN!
ahahahas. Eleştirecek başka bir şeyim yok efendim, övme kısmına geçelim.
Şimdi öncelikle dizinin ele aldığı şeyi övmek istiyorum. Bize sadece bir aşk hikayesi izletmediler. Hepimizin yaşadığı kaygılar, gençlik sorunları, hayaller, umutlar, hedefler, bunlar için gösterilen çabalar, arkadaşlık ilişkileri, takım çalışması ve buna benzer daha bir çok güzel konuya değinildi tüm bölümlerde. Bir gençlik dizisinden başka ne isterim ki?

Hiç bir olay gereksiz uzamadı (malum olay hariç :P) Maks bir bölümde çözdüler çoğu olayı. Bu da izleyiciyi üzmedi, sıkmadı. Gayet iyiydi.

Bok Joo'nun babasının ilişkiyi öğrenip ortalığı karıştıracağını düşündüm, o da olmadı çok şükür. Gerçi bölüm yetmedi :P

Uzun uzun anlatmama bile gerek yok, Bok Joo'nun arkadaş grubunun ilişkisi ve halter takımının ilişkisi çok güzeldi.

Profesör Yoon ve Choi Koç'un kavuşması beni, benim diyen çiftlerden daha çok mutlu etti, ilk bölümden beri yılmadan şipliyordum Allah affetsin.

Joon Hyung'un ailesine ayrı vuruktum. Annesi Joon Hyung'u çok küçükken amcasına bırakmış ve Kanada'ya gitmiş. Amcası ve yengesine sürekli anne ve baba demesi, abisiyle olan ilişkisi, yengesinin onu kendi çocuğundan ayırmaması. O kadar tatlılardı ki. Son bölümlerde Joon Hyung, ağır şeyler söylemesi üzerine, annesinin (yengesi olan) tokat atmasıyla evden sinirle çıkıp gitmişti. Kadına neler söyledi, kadın yine onu düşünüyordu, yanlış yaptık diyordu, çok gerçekti ya ilişkileri. Ben kendi kuzenlerimle bu kadar iyi anlaşamıyorken (umarım burayı okumuyorsunuzdur kuzenlerim??) yengesinin Joon Hyung'un üstüne titremesi çok güzeldi. Joon Hyung'un abisine "Bana diğer abiler gibi kızmadığın, bağırmadığın için kendimi hep yabancı hissettim." dediği yer de yine beni biraz ağlattı.

Dizide cehenneme kombine alacak kadar kötü karakter olmamasını sevdim. Si Ho mesela, dizinin kötüsü olarak anlaşıldı baştan ama değildi. Ufak tefek kıskançlıklar, onda bazı şeyleri tetikledi ama hangimiz böyle ufak tefek şeyler yapmıyoruz ki. İnsanların sadece iyi ya da sadece kötü olması çok ütopik, o yüzden Kore dizilerinde meleksi başroller ve kötülükten ölecek olan yan roller bence dizinin inandırıcılığını azaltıyor. Mis gibi slice of life işte. Herkes kendi işine gücüne bakıyor, kimse durduk yere birbirinin kuyusunu kazmıyor (ritmik jimnastik takımını saymayalım ahaha)

Ve benim için yine çok önemli şeylerden birisi, saçma sapan ayrılık girmedi işin içine. Kore dizilerinde bir ara, dizi sonunda ayrılmalı son on dakikada kavuşmalı dizi yazmayanları senarist saymıyorlardı heralde, başka açıklaması yok çünkü hepsinin aynı olmasının. Mis gibi şovsuz ayrılıksiz dizi izledik. Haa tabi zaten kavuşmuşlar 12. bölümün tee sonunda, bir de ayrılsalardı kanal binasını basmaya giderdim o ayrı.

Final, işte o final. Saatlerce övesim var. Final nedir, budur işte ey ahali, görün, öğrenin. O başa koydukları saçma atraksiyonu geçersek, final çok güzeldi. Hiçbir şey havada kalmadı, gayet netti, mis gibi mutlu sondu valla hiçbir şey söyleyemeyiz.

Tüm bu saydığım unsurlardan dolayı diziyi ayıla bayıla izledim yani arkadaşlar. Çok güzeldi çok.

Genel olarak OST listesi tam böyle bir dramaya yakışır tarzdaydı. Sevimli, orta tempolu, baharı çağrıştıran parçalar. Favorilerimi bırakayım şöyle aşağı. Ben en çok Again Again Again'i sevdim.

Lee Jin Ah-Again Again Again


Kim Min Seung-From Now On


Jamie-Somehow



Lee Hae In-Permeate


Pekii, bu kadar hakkında yazdık, çizdik. Sadede gelirsek, ben bu diziyi tavsiye eder miyim? Kesinlikle ederim :3 Eminim bitince yüzünüzde tebessüm oluşturacak, bazı çıkarımlar yapacağınız, kendinize olan inancınızı güçlendirecek bir yapım olacak. Bazı sahnelerini tekrar tekrar izlemek isteyeceğinize eminim. Başlarken hiç tereddüdünüz olmasın, su gibi akıp gidecek. Mutlaka izlenmesi gerekiyor bence:3



"Herkes gençlik yıllarını harcar durur. Toy olduğumuz için her şey daha güzel, geçirdiğimiz vakitler daha parlak olur. Kaybedecek bir şeyimiz olmadığı için korkmuyoruz ve her şeye sahip olabileceğimiz için kalplerimiz çırpınıp duruyor. 24 yaşındaki gençlik. Ben henüz 24 yaşımda değilim ama şimdiden daha mükemmelim."
-Kim Bok Joo





"Suuweeg!"


Şirinliğe bak şirinliğe :3


Sadece birazcık Lee Sung Kyung'un güzelliği hakkında konuşabilir miyiz, teşekkürler.
Nesiniz siz, kimyası en iyi tutan çift falan mı??

Mahvoldum...

"Beni öpersen koşarım." demişti ahahaha

Uwu krizine girdim :3



"21 yaşındaki toy ama istekli gençlere ve daima genç kalanlara teşekkürler. Siz, müthişsiniz!"