Çok uzuuun bir aradan sonra herkese merhabalar. Blogumda alışık olmadığınız bir şekilde bir Japon dizisiyle geldim bugün.
Aslında ben Japon dizileri izliyorum. Hatta Çin dizilerinden çok daha uzun süreli bir hukukumuz var, lisede internette sadece 240p ile video izleyebildiğimiz zamanlarda Japon dizisi izlerdim. Ama nedense Japonlar daha çok lise dizileri çekiyorlar, çalışma hayatında geçen çok dizileri yok. Koca kadın olduk lise dizileri de sarmıyor yani artık ahahahhsh İzlediğim birkaç diziyi de nedense yorumlamamışım burada. Kısmet bugüneymiş.
Bayadır uğrayamadım buralara da, nasıl özlemişim yazmayı. Biraz yoğun bir tempoda şu aralar hayatım. Yani yoğundan da ziyade ben biraz tükendiğim bir dönemdeyim sanırım. İki gün resim kursundan dolayı eve geç dönüyorum. Onun dışında da yemek telaşı, temizlik derken hiçbir şeye yetişemiyor gibiyim. Her gün yemek yapmayan halim bir de bu. Her gün üç dört çeşit yemek yapıp her şeye de yetişen annelerimize öyle saygı duyuyorum ki şu günlerde. Öyle işte.
Bu diziyi baya önce izlerim diye kaydetmişim, geçenlerde tekrar önüme düştü. Soğuk ve kibirli oğlan ve little sunshine olan sarsak ama azimli kız, 2012 kdrama starter pack, severis. Dedim ki izleyeyim ya sarar en azından. Sardı ama pamuklara... Aldı beni böyle günlük hayatın karmaşasından, pamuklara sardı. Kendi dünyasına aldı, götürdü ay bayıldım ya. Değil 10 bölüm, 30 bölüm olsaydı keşke. Bal olmuş bal.
An Incurable Case of Love/Love Lasts Forever
Yönetmen: Kenta Tanaka, Ryosuke Fukuda, Fuminori Kaneko
Senarist: Maki Enjoji (orijinal manganın yazarı), Arisa Kaneko, Mako Watanabe
Yayıncı: TBS
Bölüm Sayısı: 10 Bölüm
Yayın Tarihleri: 14 Ocak-17 Mart 2020
Konuya gelecek olursa aha da şu elinden geleni yapan ve gittiği her yere neşe saçan aşkın ateşini yüreğinde taşıyan hanım kızımız Sakura Nanase bir gün yolda baygın birine yardım ederken tanıştığı doktor Tendo Kairi abimize o anda pat diye aşık oluyor. Ve o gün adamın çalıştığı hastanede hemşire olmayı kafaya koyuyor vallahi akademik kariyer deyince de sen be kızım. Amacına da ulaşıyor ama bir de ne görsün. O sokakta kibar kibar konuşan adam o değil sanki. Adamın hastanedeki lakabı 'Şeytan'. Gerçi adam da haklı, Hemşirenin teki geliyor ilk günden ilan-ı aşk ediyor. Bir tık gerebilirdi beni de ahahaha Sonrasını biliyorsunuz. Azimli kızımız durmadan çalışıyor ve duvar gibi olan bu taş kalpli adamın kalbini çalıyor... mu? İzleyip görelim ahahahahs
Diziyi konu itibariyle Playful Kiss'in son bölümlerine benzettim. Hani orada da Park Seung Jo doktor oluyordu, Oh Ha Ni de onunla çalışabilmek için hemşire oluyordu (kızlardaki kariyer yönetimine bak, üstü gelir mi, sanmam) ama odunlar odunu Park Seung Jo kıza sanki nişanlısı, karısı değil de yoldan geçen biriymiş gibi ters davranıyordu ya, hah işte o bölümler. Paralel evrende Playful Kiss ahahahah Kız da zaten tam Oh Ha Ni. Playful Kiss de bir manga uyarlaması zaten orijinalinde. Bu Japonların on beş yirmi yıl önceki aşk anlayışları buydu. Soğuk, mendebur bir oğlan ki genelde bunların anneleri bunları terk etmiş, biriyle kaçmış olur ki çocukta bir kadın nefreti olsun ve kadınlara kötü davransın. Esas kız ise dünyanın en yapışkan ve en gurursuz portresiyle ekrana gelir ki oğlanın buzunu eritip kalbini çalsın. O arada da oğlan güzellenir, aslında iyi biriymiş, kaba değilmiş de yaşadıkları onu bu hale getirmiş... Ya bırak, bildiğin ayının tekiydi işte, görmedik sanki ahahahah Velhasıl kelam, izlerken bana bir Playful Kiss havası verdi. Klişe mlişe severdim o diziyi lisedeyken. O yüzden hafif bir nostaljiyle izledim diziyi. Zaten çekimler, kullanılan aksesuarlar falan hiç 2020 yapımı gibi değildi, rahat bi 2016'sı vardı.
Bu dizi de bir manga uyarlaması, evet. Aynı isimli bir manga, nostaljik olması bu sebepten olabilir çünkü manganın ilk yayın tarihi 2016'ydı sanırım.
-spoiler zone.-
Sakura Nanase (Mone Kamishiraishi)
Bu gariban kızımız başrolümüz oluyor efenim. Kendisi büyük bir azim örneği göstererek yolda aşık olduğu -literally yolda bu arada- adamla aynı hastanede çalışmayı başarıyor. Ancak işler burada bitmiyor tabi.
Nanase bir hemşire olarak çok parlak bir izlenim bırakmasa da türünün diğer örnekleri gibi öğrenmeye istekli ve açık. Bir de ben böyle gelişim hikayelerini izlemeyi severim. Oldukça vasat olan ancak elinden gelenin en iyisini yapan karakterlerin gün be gün daha iyi olduğunu izlemek gerçekten keyifli. Gerçi tıp gibi alanlarda hata payı oldukça az, yani her zaman en iyi şekilde donanımlı olması gerekiyor insanın.
Nanase gerçekten çok tahmin edilebilir bir karakter. Kötü anlamda söylemiyorum bunu, o hep gördüğümüz karakterlerden. Pes etmek nedir bilmiyor, her zaman çabalıyor ve onu bıktıracak umutsuzluğa düşürecek pek bir şey yok. Böyle insanlara hep imrenmişimdir çünkü ben çok kolay modu düşen biriyimdir. Herkesle kolayca anlaşıvermesi ve kimseye gücenmemesi güzel özellikler bence.
Ben paket olarak sevdim Nanase'yi. Bazı şapşallıkları gerçekten şoktan şoka soksa da ahahshshs Tatlıydı ya, hayatının aşkını elde etme konusundaki azimini takdir ediyoruz, darısı başımıza diyoruz ahahahahs
Tendo Kairi (Takeru Satoh)
Takeru Satoh'yu ilk olarak herkesin timeline'da aynı zamanda izlediği First Love'da izlemiştim ben de. Yani tamam şimdi çekimler, ortamlar, karakterler ve oyunculuklar falan süperdi de diziyi izlerken fena sıkılmıştım bunu da ilk burada itiraf ediyorum. Yanlış zamanda mı izledim yoksa benlik mi değildi bilmiyorum ama boş yere kaçırdıkları o kadar zaman bende bir sinir harbi ve hayal kırıklığı yığını olarak kalmıştı. Hiç öyle "Ayy ne büyük aşk, yıllar sonra birbirlerini buldular." falan demedim yani. Neyse.
Takeru Satoh burada boyuna posuna bin maşallah, kalp cerrahımız. Ama yani öyle de değişik bir insan ki, lakabı 'Şeytan', millete kan kusturuyor. Ama tabi ki her soğuk bir kibirli drama erkeğinin arkasında büyük bir acı yatar ki evet, burada da var. Genelde jdramalarda tercih edilen er kişisinin el kadar sabiyken annesinin başka bir adamla kaçmak suretiyle terk edilmesidir ama mangaka bunu klişe bulmuş olacak ki adama başka bir senaryo kurgulamış; intörnlük yaparken kalp hastalığından vefat eden sevgili. Sevgilisi de onun gibi intörn bir doktorken önce ciddi bir kalp hastalığına yakalanmış sonra da vefat etmiş. İnsanlar da hiç ses etmemiş adama, acısı büyük hani ne yapsa yeridir diye. Sonrası malum, en ihtimal vermediği insan gelip kalbini çalıyor.
Kairi iyi bir doktor, ketum bir insan olmasına rağmen Sezar'ın hakkı Sezar'a, benzeri olan diğer erkek karakterlerden fersah fersah iyi. Hisleri hakkında konuşmak bir yana, Nanase'yle olan iletişimleri de beklediğimden iyiydi. Çok fazla temas gördük ki bu ilişkilerin seyirciye geçmesinde önemli bir kıstas bence. İlişkinin başında, karşısındaki insana duygularının en canlı olduğu dönemde bile emekli albay gibi iki fersah ötede durursa bir karakter, onun aşkı bana geçmiyor maalesef.

Kardiyoloji ekibi, bunları izlemek de çok keyifliydi. Hele şu ortak hemşire odası mı banko mu artık neresiyse evimi görmüş gibiyim, safe place oldu benim için. Valla ne güzel yerlerde çalışıyorsunuz ya, kıskanıyoruz.
Bu ekip oldukça destekleyici, istersen kardaş oluruz yoluna yoldaş oluruz tadında bir ekipti. Aralarındaki iletişim falan da çok tatlıydı, ekip gibi ekip vallahi.

Peki bu çiftin şirinlik?? Bir diğer kalp cerrahı Kisugi'yle onun hemşire yari Sakai bunlar da. Sakai oldukça mükemmele yakın bir karakter olmasına rağmen Kisugi'nin gönlü başta Nanase'ye kayıyor. İşte bazen mükemmel olursun ama ona yetmez be Sakai... Sonra neyse ki Kisugi de doğru yolu bulup şu kızın duygularına karşılık verdi. Öyle de tatlı bir çar ki. Anlayışlı, sevimli, sakin. Adam sinirlense de belli etmiyor. Vallahi kocan olay Sakai, tadını çıkar.

Şöyle genel olarak bir toparlamak gerekirse diziyle ilgili beğenmedim diyebileceğim bir şey yok. Zaten 10 bölüm yani ister istemez bir şeyleri çok uzatamıyorlar ya da sıkmıyor yani. O yüzden işlenişi sevdim ben. Yakınlarda izlediğim Rich Man Poor Woman'dan da, favori Japon dizim sayılabilecek From 5 To 9'dan da iyiydi bence. Hatta From 5 To 9'a bir tık fark atıp yeni favorim olmuş olabilir.
Sevdiğim şeylere gelecek olursak ise, yukarıda Playful Kiss'e benzettim demiştim ya. Playful Kiss'in çok daha geliştirilmişi diyebiliriz ahahahah Orada bir güzel söze, bir temasa hasret kalmıştık burada aniden gelişen bir kiss olsun ne bileyim arkadan sarılmalar, gülümsemeler, "O benim kız arkadaşım"lar, "Onunla evleneceğim"ler vardı yani ahahahah Taşraya taşınan Nanase'nin Kairi Tendo tarafından geri getirildiği bölüm baya tatlıştı mesela. Ya da araba kazasından sonra bıkmadan Nanase'nin başında bekleyen Kairi baya artı puan topladı. O yüzden canımızın klişe istediği dönemlerde benim için daha tercih edilebilir bir seçenek. Baek Seung Jo benim erkek nefretimi körüklüyordu ahahahahs
Kötü karakterler yoktu pek. Yani o kıvırcık kafalı, deccal vip hastayı saymazsak. İkinci kadın olarak diziye giren doktor ablamız her Japon yapımında olduğu gibi adeta bir melaike bir azizeye dönüşerek görevini tamamladı. İkinci erkek doktor abimiz ise her kızın rüyası ahahaha Şaka maka çok iyiydi ya hem kibar hem yakışıklı DAHA NE OLSUN HA DAHA NE OLSUN?? Yani onlar da hikayede büyük sorunlar yaratmayan tatlış insanlardı. Sevdim.
Dizide inanılmaz nostaljik bir tat vardı, yukarıda da söyledim. Böyle 2016 kdraması tadı verdi bana, izlemelere doyamadım. O kadar keyifliydi, günün tüm yorgunluğunu atıyordum resmen izlerken. O dünyaya çekiyordu insanı. Büyük büyük dramlar, olaylar olmamasının bir etkisiydi tabi bu da. Şeker gibi bir on bölüm izledik. Japon dizilerinin 10 bölüm olması harika bir detay ya. Çin dizileri utanır mı, sanmam.
Vakaların dizi içindeki dengesi güzel kurulmuştu. Karakterlerin yaşamlarının yanında farklı farklı hikayeler ve vakalar görüyor olmamız da iyi bir ayrıntıydı. Her vakanın da farklı bir hikayeye ve alınacak bir mesaja işaret etmesi güzeldi. Bunun yanında hemşirelerin gelişimlerini de gördük. Mesela Nishi'nin kandan korkmamaya başlaması onun için çok büyük bir şeydi, zamanla bu seviyeye geldi. Verilen mesaj her zaman için çabalamaya devam etmek ve elinden gelenin en iyisini yapmaktı. Ara sıra hatırlamak gerekiyor.
Yurtdışı detayı ise... Artık konuşmak bile istemiyorum ya cidden saldım. Bitmiyor çünkü bunların son bölümde yurtdışı sevdası, artık konuşmaya bile hevesim yok yani. Ama finalin son sahnesinin hava alanı olduğu From 5 To 9 faciasından sonra mevzunun uzatılmadan hemen bir yıl sonrasına bağlanmasını sevdim. Gitti geldi hemen, o yönden canımızı sıkmadılar yani.
Hikaye şeker şerbet romantik sahneleriyle, zaman doldurmak için yazılan boş sahnelerin olmayışıyla, her şeyi güzelce toparlayıp tatlı bir final yapışı ve on bölüm boyunca insanı gerçekten iyi insanların olduğu bir evrene götürmesiyle tadını damağımızda bıraktı. Benim için artık canım her sıkıldığında koşabileceğim safe bir drama oldu. Karakterleriyle, olaylarıyla, hikayesiyle her şeyiyle gerçekten feel good kategorisine alabileceğimiz harika bir yapım. Bence hala uzun olan kış gecelerini değerlendirmek için harika bir seçenek. İzleyecek herkese, iyi seyirler!