16 Mart 2022 Çarşamba

Dizi Yorumu: You Are My Spring

Merhaba! Bugün burada olmamın sebebi, epey yeni dizilerden olan You Are My Spring'i konuşmak istemem. 2021'ın yazında yayınlanan bu dizinin, yayınlanacağı zamanı, posterleri, oyuncuları hepsini biliyordum. Ama nedense sosyal medyada üzerinde pek konuşulmadı. Tabi diziyi izleyince bunun sebebini anladım.

Yine burada ayıla bayıla yazdığım tüm diziler gibi biraz daha yetişkin izleyicilere hitap eden bir dizi. Benim için bile durağan geçtiği sahneler oldu ki ben iflah olmaz bir slice of life aşığı olmama rağmen. Şöyle anlatayım. Bir grup insan, siz tüm bu bölümler boyunca onların hayatlarını izliyorsunuz. Ama sarmaya çalıştıkları yaraları, travmaları ve geçmişten getirdikleri hatıralarıyla birlikte. Ve tabi ki nefis diyaloglarıyla! Dizinin sıradan bir hayattan ayrılan tek yönü, olayın tam orta yerinde geçen cinayet vakası. 

Dizi yalnızca iki kişiyi temele alan bir romantik komedi değil. Daha çok birbirlerini iyileştiren, avuntuyu birbirinde bulan iki kişiyi ve onların etrafındaki dünyayı anlatıyor. Çevreleriyle etkileşimleri, dostlukları, geliştirdikleri ilişkileri... Zaten dizinin adı da buradan geliyor. "Sen Benim İlkbaharımsın". Soğuk kışta başlayıp, ilkbahardan yaza doğru ilerleyen hikayede, birbirinin elini tutan iki insan.

Diziyi yine yalnızca bu tip dizileri seven, yetişkin kitleye öneriyorum. Bazıları çok durgun bulacak ve izlemekten vazgeçecektir. Yine de eğer bu tip dizileri seviyorsanız, harika diyaloglarıyla sizi bir kitap okuyormuş, huzur buluyormuş gibi hissettiren bu diziyi mutlaka izlemelisiniz diye düşünüyorum.

Bir dizi farklı konulardan bahsedip beni onları araştırmaya teşvik ediyorsa o diziden daha çok keyif alıyorum ben, sanki başka dünyaların kapısı açılıyormuş gibi geliyor bana. Bebeklerin kötü deneyimlerin üstünü nasıl kapattığı, Botswana Prensi Seretse Khama'nın evliliği, Leslie Cheung'un ikonik dansları ve Kirazın Tadı filmi ilk aklıma gelenler. Bu kimisini yeni duyduğum, kimisini ise sandığımdan daha az bildiğim şeyleri heybeme doldurdum ve öyle ayrılıyorum diziden.


You Are My Spring
Yönetmen: Jung Ji Hyun
Senarist: Lee Mi Na
Yayıncı: tvN
Bölüm Sayısı: 16 Bölüm
Yayın Tarihleri: 5 Temmuz-24 Ağustos 2021

Dizi, Gugu (99) Binası olarak geçen binada yaşayan insanların ve onların çevrelerindeki insanların günlük hayatı ve içlerinde yaşayan çocuğun hikayesini konu alıyor. Ancak bina daha yapılırken işlenen bir cinayetin şüphelisinin intiharı, binada yaşayanların hayatlarına da etki ediyor. 
Binada kafe işleten Eun Ha ve Cheol Do'nun, ikinci kattaki veteriner Seo Ha Neul'ın, üçüncü katta kliniği olan psikiyatrist Ju Young Do'nun ve binanın çatı katında yaşayan Kang Da Jeong'un hikayesine tanık oluyoruz.

Diziyi izlerken en çok dikkatimi çeken şey muhteşem sinematografisi ve bir renk paleti gibi olan arka planlardı. Eh, yönetmeninin The King'in de yönetmeni olduğunu düşününce oldukça normal bir durum. Zaten izlerken de tanıdık gelmişti ama çıkaramamıştım. The King'de bu yönden muhteşem bir diziydi. Ayrıca yönetmen kendisine de minik bir atıfta bulunmuş, dizideki oyuncu Ahn Ga Yeong'un oynadığı dizinin ismi The Princess: Sonsuz Prensesi'ydi ahsahhdhs Ayrıca yönetmenin diğer işlerinin Search:WWW, Mr. Sunshine ve şu anda çok sevilip hakkında yazılıp çizilmekte olan Twenty Five Twenty One olduğunu da ekleyelim.

-spoiler zone-

Kang Da Jeong (Seo Hyun Jin)

Seo Hyun Jin'i Another Miss Oh'ta izlemek istemiştim ama önce bunu izlemiş bulundum. Sevdiğim bir oyuncu, aynı zamanda ağlama sahnelerinde sizi de ağlatacak gibi oynuyor inanılmaz. Dizinin ost listesinden de bir parça söylemiş, sesi öyle rahatlatıcı ki. Gerçek bir ace.
Dizinin başında 99 Binasının en üst katını tutup oraya taşınan Da Jeong, çocukluğundan birçok yara taşıyan bir kız. Annesine ve onlara şiddet gösteren bir baba figürü var evde. Da Jeong kendini kitaplara veriyor, kardeşini de bu şekilde avutuyor. Ancak annesinin canına tak ettiği bir gün çocuklarını da alıp evden kaçıyor. Da Jeong büyüyor büyümesine ama mutsuz bir ailede büyümesinin üstünden kalkmayan gölgesi olarak hep kötü erkekleri kendine çekiyor, aynı zamanda hala çocukluğunda yaşadıklarının suçluluğunu duyuyor. Kibar ama cesur birisi. Düşündüklerini söylemekten çekinmiyor ancak insanları kırmaktan da çekiniyor. Da Jeong aslında toplumda çok gördüğümüz insanlardan. Onu diğerlerinden ayıran bir yönü olmadığı için insanın kendini yakın hissettiği birisi.
Büyük bir otelde konsiyerj olarak çalışan Da Jeong, en sonunda iyi bir erkekle tanıştığını düşünüyor, Chae Jun. Dizinin başında bu adamla mutlu olacağını düşünürken Chae Jun birden, seri olarak işlenen cinayetlerin en büyük şüphelisi olarak intihar ediyor. İsminin bile ona ait olmadığını, gerçek isminin Choi Jeong Min olduğunu öğrenen Da Jeong bir kez daha darbe oluyor.
O sırada bir alt kata klinik açan Ju Young Do ile de tanışıyor. -çocukluk arkadaşının arkadaşı olması vesilesiyle- İlk karşılaşmaları çok da parlak olmuyor çünkü Young Do psikiyatrist olması sebebiyle, Da Jeong'u açık kitap gibi okuyor. Ancak sonradan birbirlerine iyi geliyorlar. Gecenin bir yarısı yaptıkları çılgınlıklarla, Dr Hollow'u bulmak için servet yatırdıkları oyuncak otomatıyla, yalnızca kendilerine ait olan iki saatlik sonsuzluklarıyla ve Gangneung'da oturdukları deniz kenarıyla. Aralarındaki ilişki zorlamasız ve doğal bir şekilde gelişiyor. Bir terapi gibi, birbirlerini iyileştiriyorlar.

Dizinin çatı ekibi bu işte, bir eksikle. Ayakta duran ve sehpanın başında oturanlar Young Do'nun arkadaşları, Eun Ha ve Cheol Do ise Da Jeong'un. Cheol Do ve Young Do da arkadaşlar aynı zamanda. Birlikte kampa giden, çatı da toplanan bu ekip dizinin yan hikaye örgüsünü de sağlam bağlarla örüyor. Eun Ha mesela, Da Jeong'un kardeşi Tae Jeong'la çıkıyor ve kardeşi Cheol Do'nun aksine, babasına kendini hiç kabul ettirememiş dobra birisi. Bu tip yan hikayeleri olan bu karakterler, dizinin çevresini ören şeylerdendi. Ayrıca bu ekibin arkadaşlıkları da şirindi. Burada arkadaşları Ahn Ga Yeong'un Sonsuz Prenses dizisinin finalini izliyorlar ahdhahdha O dizinin finali de çok saçma bitti ahahahaha

Bu da bizim görl squad.


Age of Youth'un şefi Yoon Park, bu dizinin ikinci erkeği ve en şaibeli kişisi. İsmi bile kendisine ait olmayan ancak mükemmel imajı çizen karakterin pat diye intihar etmesiyle o kadar şok oldum ki. Da Jeong'un "stalker" diye şakalaştığı bu adamın Da Jeong'la gerçekten de geçmişten gelen bir bağı vardı. Uzun süre kara bulutların üzerinde dolaştığı bu karakter dizinin en masum kişilerindendi ancak ikizi Ian Chase için aynısı geçerli değil maalesef.
Ian Chase, Choi Jeong Min'in Amerika'ya gidip doktor olmuş ikizi. Birçok kötülük yapmış, kendince intikam almış. Ancak silahı dönüp onu, daha doğrusu kardeşini vurmuş. Tüm bunların çıkış noktası da Ian Chase'in çocuklukta yaşadığı istismarlar, onu itip kakan insanların yaptıkları. Bunlar yaptıklarını haklı çıkarmasa bile çocukların tüm bunları yaşaması korkunç. Finalde, eğer işler böyle olmasaydı Ian Chase'in nasıl biri olacağını, Da Jeong ve Young Do'yla oturup gülüşeceklerini düşündüğü sahne çok dokundu bana. Annenin, babanın, toplumun suça ittiği bir çocuk. Buz gibi, hisleri olmayan, bitmiş bir insan. Hiç sevmemiş, sevilmemiş.
Şu adama da bir başrol verin artık bu arada ya. Doya doya izleyelim artık, ikinci rollerin adamı oldu, kazık çaktı ikinci rollere.


Bu kızdan bahsetmezsem içimde kalır. Yani sayılı sahnesi vardı belki ama o kadar severek izledim ki size anlatamam. Birden sinirlenip İngilizce sövmeye başlaması, müşteri dedikodusu yapmak istemesi ama Da Jeong tarafından frenlenmesi, hemen celallenmesi falan çok şirindi ya ahshahdsh Yukarıya koyduğum gif tamamen current mood'um ektedir yani. En iyisi de Young Do'yu görmek istediği sahnede, Young Do'nun korkunç saç modeli yüzünden Da Jeong'un kızı kandırıp otele yollamasıydı. Yine ikonik bir sahne olarak but şeklindeki yastıkları hatırlayabilirim. Of Yoo Kyung ya, ben senden razıyım ahshahsh


Ju Young Do (Kim Dong Wook)

Daha önce hiç bir yerde izlemediğim Kim Dong Wook'u burada çok çok sevdim. İlginç bir enerjisi var bu adamın. Yakışıklı olduğunu söyleyemem ama epey çekici. Dizi boyunca giydiği gömlek pantolon kombinleri başarılıydı ama gömleklerini vicdanına kadar iliklemese daha mutlu olurduk ahahhaha
Ju Young Do, bir psikiyatrist. Gugu Binası'nın üçüncü katında bir kliniği var. Aynı zamanda bir radyo programının düzenli konuğu ve emniyetin danışmanı olan başarılı ve meşgul bir kişilik. Çok ama çok sessiz, inanılmaz nazik birisi. Utangaç ama hazır cevap (mesleğinin bir getirisi) ve insanlarla hemen anlaşan bir karaktere sahip. Açıkçası ben böyle sessiz ama nazik karakterleri çok seviyorum. WTWIF'ın Lim Eun Seob'u, One Spring Night'ın Yoo Ji Ho'su gibi nazik, önce başkalarını düşünen nazik insanlar.
Sert kapanan kapıyı açıp "Kapıyı çarpmadım, rüzgardan oldu." diyecek kadar ince düşünceli birisi.
Ju Young Do, yıllar önce öldürülen bir polis memurundan (Choi Jeong Min'in de şüphelisi olduğu cinayetlerden birisi) kalbini alıyor. Organ naklinin bir insanı nasıl da tekrar hayata kazandırdığının en net örneği. Organ bağışı önemli, çok değerli. Ju Young Do ona ikinci kez verilen bu şansı iyi kullanmak için kendine iyi bakıyor, uzun yaşamaya çalışıyor, içki içmiyor, gerekli olmadıkça koşmuyor.
Da Jeong'u ilk gördükten sonra bile onunla ilgileniyor, bariz şekilde etkileniyor ondan. Ancak tam bir ilişki oturtmak üzereyken Da Jeong'u daha çok incitmemek için en başta kendinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Hasta olduğunu söylememesi üzerine, Eun Ha'nın pat diye Da Jeong'a söylemesini ise takdir ettim kimse kusura bakmasın. Hastalık gibi önemli şeylerin saklanmaması gerektiği kanısındayım. Neymiş, endişelenmesinmiş. Öldüm ben ama söylemeyin, endişelenmesin. Saçmalığın daniskası.
Zaten o hastane olayından sonra Da Jeong ve Young Do'nun olmayan ilişkisi de bir sarsıntı geçirdi, sonra toparladılar.
Resmi olarak çıkmaya başladıktan sonra Young Do'nun market çalışanına dahi çıktıklarını söylemesi çok komikti adhahdj Direkt gazeteye haber verseydi de olurmuş.
Young Do'nun da elbet çocukluktan gelen bir yarası var. Hasta bir kardeşle büyümek zorunda kalan her çocuk biraz ihmal edilir zaten, ancak bazen ebeveyn daha da ileri gidip diğer kardeşi suistimal de edebilir. Young Do'nun hikayesi de böyle. Annesi, Young Do'nun abisini kurtarmak için çocuktan sürekli kan nakli ve yanlış anlamıyorsam organ nakli olmasını da istemiş. Düşünsenize anne, sizi, kardeşiniz için feda etmek istiyor. Bu psikolojiyle büyüyen çocuk, her zaman başkalarını kendisinin önüne koymaya alışıyor aslında. En sonunda Young Do'nun babası durumun böyle ilerlemesine dayanamayıp Young Do'yu, Da Jeong'un da küçükken gidip geldiği kilise görünümlü ticarethaneye götürmüş. Ian Chase ile de burada bir kere karşılaşmışlar zaten. Ancak Young Do'nun arkasını koruyan bir babası olduğu için burada ona epey iyi bakılmış. Ne kadar acı. Bir insanın başka kimsesi yoksa, herkes onu istismar etmeye ne kadar da açık oluyor.

SeeYa'nın Nam Gyu Ri'sinin hayat verdiği Ahn Ga Yeong da dizide oyuncu rolünde. Epey de ünlü birisi. Hem Young Do'nun eski karısı hem de Da Jeong'la yaşadıkları uzun tesadüfler silsilesinde arkadaş oluyorlar. Hayatımda hiç bu kadar orijinal bir karakter izlemedim ahshhahd İnsanları sevelim, koruyalım hayat felsefesini belirleyen Ju Young Do, Ahn Ga Yeong'la, kadının psikolojik durumunun düzelmesi için evleniyor. Ahn Ga Yeong'un durumu iyileşince de ayrılıyorlar. Ju Young Do'nun ne tip bir insan olduğunu buradan bile anlayabilirsiniz. İlişkilerinin özetini ise Ahn Ga Yeong çok güzel yapmıştı. "Herkes evlilikleri kötü gittiği için boşanır, biz iyi gittiği için boşandık." İkonik "Hellov"suyla, Eun Ha'ya Galaxy Park demesiyle, kendinden küçük idol sevgilisi Patrick ile gizli saklı buluşmasıyla -o Patrick de ne romantik bi bebeydi ya- akılda kalıcı bir karakterdi. Ama ben böyle emrivaki yapan, çat kapı gelen insanlardan hiççç hoşlanmam, Ahn Ga Yeong gibi bir arkadaşım olsun istemezdim o yüzden ahdhahdhaj Yine de Da Jeong'u desteklemesi ve Young Do'yu şöyle bir silkeleyip kendine getirmesi iyi oldu. Ama ben böyle ikili ilişkilere müdahil olan üçüncü kişileri de sevmem ahdhahdhs
Yeri gelmişken onu da söyleyeyim, iki tarafın da ne yaşadığını tam olarak kimse bilmiyor. İki tarafın da kendine göre haksız olduğu ve haklı olduğu durumlar olabilir. O yüzden arkadaşların taraf alıp, eski sevgiliye veya kavgalı olunan kişiye cephe alması bana çok saçma gelmiştir. Yok onu üzüyorsun da, yok kendine gel de. E bir de öldür istersen? Biz de yaptık zamanında ama gerek yok. İki kişi bir ilişki yaşıyor, normal bir biçimde bitiyor, olmuyor. Niye birisine düşman oluyoruz ki, bırakalım gitsin. Tabi bu normal ilişki bitimleri için geçerli. Kavga, gürültü, gözyaşı varsa o başka.


Mandalina ve çılgınlık metaforuyla beraber, bu oyuncaklar da dizinin her anında bizimleydiler. Yani otomatın bulunduğu bakkal zengin oldu gerçekten Dr. Hollow'u bulabilmek için yatırdıkları servetle. Of ben de istiyorum ya, nerede lütfen söyleyin... Bad Choice bile olur ne olur...

Genel Yorumum

Önce yakınacağım şeylerden bahsetmek istiyorum izninizle. Birinci olarak, yukarıda söylemiştim ki dizi benim için bile zaman zaman epey durağandı diye. Bu genel izleyici kitlesinie etkileyecek bir şey. Türün sevdalıları her türlü izler ancak temponun bazen epey düştüğü olmuyor değildi. Tempoyu cinayet hikayesiyle yükseltmeye çalışmışlar ama o da tam olarak olayı kavrayamamış yani cinayetlerin geneli eskide olup bitmiş olduğu için hikaye dizinin temposunu üstlenecek kadar ilgi çekici olmadığı için dizi düşmeye mahkum olmuş.

Dizinin sonuna doğru sokuşturulan bu ayrılık, işte ben seni üzerim kızım bizden olmaz olayları çok cazip gelmedi bana. Daha bir ilişkileri yokken araya ayrılık sokulması öeh etkisi yarattı bünyemde. Ne alakaa?? dedim. Bir de bu ayrılığa binaen Eun Ha'nın Young Do'ya cephe alması, A Ri'nin hemen Da Jeong'a birini ayarlamaya kalkması falan... Yani lisede olurdu bunlar da kocaman insanlar olmuşsunuz, mantıklı mı şimdi bu tavırlar? 

Bu ikisi dışında yakınabileceğim pek de bir şey yoktu, sezarın hakkı sezara.


Sevdiğim şeylerden bahsedecek olursam da bunlardan ilki tüm karakterlerin çok sağlam yazılmış olmasıydı. Arkadaş grubundaki herkes, Ga Yeong, Eun Ha, Cheol Do, Ha Neul, Seung Won ve tabi ki Da Jeong ve Young Do, hepsini şahsen tanıyormuş gibiydim çünkü sınırları öyle net, karakterleri öyle temiz çizilmişti ki. Bu sağlam karakterler hem diziye odaklanmamı kolaylaştırdı hem de ben böyle net çizilmiş karakterlere gerçekten tanıyormuşum gibi bağlanıyorum. Benim için artık birer karakter değil, ete kemiğe bürünmüş insanlar.

Yan hikayeler, süre doldurmak için değil, gerçekten hikayeye örülmüş durumdaydı. Ben iyi zaman yönetimi yapıldığı zaman ve ana hikayelerin zamanından çalmadığı zaman yan hikayeleri seviyorum, hele bir de iyi kurgulanmışsa. Çünkü ana hikayeyi destekleyip kurguyu etrafımıza örüyorlar adeta. O karakterler orada yalnızca figüran olmaktansa isimleri olan insanlar oluyorlar. Bu yüzden Ju Young Do'nun yanında çalışan Oh Mi Kyung'un hikayesini izlemek hoşuma gitti. O zamana kadar "bankoda duran kadın"oldu hep, figürandı. Ama oradan sonra değişti. Artık bir hikayesi var hatırlayacağım, bir adı var. Yine Eun Ha için, Ahn Ga Yeong için de böyle.

Ha Neul'ın Eun Ha'ya olan karşılıksız aşkı ve ismini tam hatırlamadığım trainer kızın da Ha Neul'a olan karşılıksız aşkı gerçekçiydi. Diğer dizilerde maşallah herkes evlenme programı gibi couple oluyor birden mutlu oluyoruz evet ama çok da mantıklı olmadığı aşikar. O yüzden bu insanların bu ilişkilerinde başarısız olduklarını görmek de çok hayatın içindendi. Her zaman her şeyi elde edemiyoruz sonuçta.

Çok güzel düşünülmüş, akıllıca replikler vardı. Da Jeong'un annesi tapınağa gidip kendi adını yazdığında yanındaki kadın önce çocuklarının adını yazmasını söylüyordu mesela. Ama Da Jeong'un annesi "Önce ben mutlu olmalıyım. Ben mutlu olursam onlar da mutlu olur." diyordu. Son bölümlerde Young Do neden saat aldığı konusunu "Size zaman armağan etmek istedim." diyerek açıklıyordu. Da Jeong sonsuzluk hakkında şöyle diyordu; "İki saatlik bir filmde 'sonsuza kadar' iki saat anlamına gelir. Bence bu yeterli.'
Ama en çok duygulandığım sahne Da Jeong'un ayrılıktan sonra ağlayarak annesini araması ve şöyle demesiydi; "Ama anne, onu arayacak bir annesi yok. O kime ağlayacak?"

Da Jeong ve Young Do'nun ilişki dinamiğini sevdim. Kimyaları tutmuştu ve cıvıl cıvıl bir yeni çifti canlandırmakta epey iyilerdi. Ayrıca birbirlerini iyileştiren, yaralarını kapatan iki insan olmaları da çok güzeldi. Young Do'nun psikiyatrist olması da diziye epey fazla şey katan bir unsurdu.

Finali, klasik finaller için basit denebilecek bir finaldi ama dizinin havasına da böylesi uyardı bence. O yüzden ben finalin böyle sakin ve olağan şekilde işlenmesini sevdim. Aksine büyük olaylar, farklı şeyler olsa daha çok şaşırırdım. Yine seri katil hikayesi de son bölümlere kadar gelmiş olmasına rağmen çok fazla gözümüze sokarak işlenmediği için kabak tadı vermeden bitti. Bu bağlamda, bu hikayeye ayrılan zamanın da makul olduğunu söyleyebilirim.


Dizinin OST listesini epey sevdim, çok uzun süre aklımda kalan şarkılar oldu, bir iki parçayı ise hepsinden çok sevdim. Hepsini ekleyeceğim buraya. 

Raiden-In Ruin
SURL-Because It's You
Ha Hyunsang-Still Wonder
Kim Min Seok-Flying Butterfly
Yang Da Il-Falling Flower: Açık ara farkla listedeki favorim. Çok güzel bir şarkı.
Yoari-Me So Bad:Sahne içlerinde duyduğumu çok hatırlamasam da sonradan severek dinledim.
ONEW-Dear My Spring (Onew'nun canlı performansı için de buraya tık)
Kwon Soon Kwan-Cliche: Bir diğer favorim de buydu.
Seo Hyun Jin-Falling Flower (Da Jeong Ver.): Sesi nasıl güzel Hyun Jin'in yaa. Kadife gibi, yumuşacık.

Şöyle bir toparlamam gerekirse, diziyi sevdim, severek izledim. Ama ben türün sevdalısı olduğum için bu kadar çok sevdim. Herkesi sarar mı, herkes benim kadar severek izler mi bilemem. Çünkü epey durgun olması benim tarafımdan bile eksi puan aldı. Ama bu blogda yazdığım diğer slice of life dizileri benim kadar severek izleyen, konusunu gerçek hayattan alan sade yapımlardan hoşlananlar You Are My Spring'e bir şans versin bence. Harika diyalogları, görsel şölen gibi olan çekimleri, hayatın içinden karakterleri bir süre aklınızdan çıkmayacak.

Renklere bakar mısınız...
Son olarak çok sevdiğim repliklerden birkaçını bırakıp, gidiyorum.

"Genelde insanlar yaralandığımızda yarayı açmamız ve bir bütün olarak görmemiz gerektiğini yoksa enfeksiyon kapacağını söyler. Bu doğru ama herkes için geçerli değil."

"Ona şunu söylemek istedim. 'Kırılmak normaldir. Karşı koymana gerek yok. Ayağa kalkarken birine tutunmakta bir sakınca yok.' Az kalsın ona şunu da diyecektim. 'Umarım, o kişi ben olabilirim.'"

"'Senin için gerçekten zor olmuş olmalı. Umarım işler senin için biraz daha kolay olur.' Acını kucaklayamasalar da, o acılı günleri atlatman için sana sıcacık sarılmak istiyorlar. Bunu duymak en rahatlatıcı şey."

"Sonsuza kadar birlikte olacağımıza söz vermemize gerek yok. Zaten 'sonsuza kadar'ın ne anlama geldiğini bilmiyorum ve asla bilemeyeceğim. İki saatlik bir filmde 'sonsuza kadar' iki saat anlamına gelir. Bence bu yeterli."

"Ben etrafımdaki okyanusu arayan bir balıktım. Bir gün mutluluğu ve huzuru bulacağıma inanıyordum. Bugün nefes alıyor olmam, her zaman ışıl ışıl parlayamasam da iyi olduğumun kanıtı."





Salaklar ahahdshahdhs



Gerçek bir şirine

Bu sahnede Da Jeong'un hayranı olduğu Leslie Cheung gibi dans etmeye çalışıyordu, çok güzel bir sahneydi.



Hahahaha ikonik sahne.




1 yorum: